Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/183 E. 2018/10610 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/183
KARAR NO : 2018/10610
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 15.03.2013 tarihinde davalının mülkiyetinde olan sac plakanın üzerine düştüğünü ve ağır yaralandığını, olay nedeniyle çeşitli hastanelerde tedavi gördüğünü, tedavi giderlerinin ödenmesi konusunda zorlandığını, %51 oranında sürekli engelli olarak rapor aldığını, bakımının eşi ve çocukları tarafından yerine getirildiğini, bedensel olduğu kadar ruhsal olarak da büyük zarar gördüğünü, belirterek; fazlaya dair tüm hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 200,00-TL maddi ve 10.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı; davaya cevap vermemiştir. Mahkemece; mücbir sebep sonucu oluşan zarar nedeniyle davalının sorumluluğu yönünden illiyet bağı kurulamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrinde kusursuz sorumluluk hallerinin olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutarken, TBK tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz.Özen sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği Borçlar Yasası’nın 58. maddesi gereğince “…imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur.” ( TBK .69. maddesi ).Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, yine de çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple, sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından; bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır(Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15) Kusursuz sorumlulukta, zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur. Aksine kusursuz sorumlu olan davalının, olayla zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir.Sorumluluk hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır.Kusursuz sorumlulukta, zarar görenin kusuru tazminatın belirlenmesinde önemlidir. Uygulamada zarar verenin ve zarar görenin kusur ve ortak kusur durumu bilirkişiler tarafından tespit olunmaktadır.Dosyanın incelenmesinde; davalıya ait evin önündeki ayakkabılığın üstündeki sacın şiddetli rüzgar nedeniyle yerinden çıkarak pazarda alışveriş yapan davacının üzerine düştüğü, mahkemece dosya kapsamında bilirkişi raporu alınmadan soruşturma dosyasındaki bilirkişi raporunu esas alarak 127 km hızla esen rüzgar nedeniyle illiyet bağının kesildiği yönünde değerlendirme yapıldığı, davalının soruşturma dosyasındaki beyanında “evimin önünde bulunan ayakkabılığın üstündeki sacı kaynak ile sabitlemiştim” yönünde ifade verdiği, yine soruşturma dosyasında söz konusu sacın 3 x 5 m uzunluklarında olduğu ve bağlantı yerlerine ilişkin bilgilerin belirtildiği görülmektedir. Bu kapsamda davalının kusursuz sorumlu olduğunun dikkate alınmadığı, sorumluluğun kaynağı olan sacın yerinden şiddetli rüzgarın etkisi ile davacının yaralanması arasında illiyet bağının bulunduğu, şiddetli rüzgarın illiyet bağını kesici niteliği bulunmadığı, böylelikle illiyet bağının kurulamadığına ilişkin değerlendirmenin isabetli olmadığı, rüzgarın etkisinin hakkaniyet indirimi konusunda dikkate alınması gerektiği anlaşılmaktadır.O halde; mahkemece; dosyanın bilirkişiye tevdi ile; davalının kusursuz sorumlu olduğu ve dava konusu sacın rüzgarın etkisiyle yerinden koparak davacıyı yaralaması arasında illiyet bağı bulunduğu dikkate alınarak, söz konusu sacın bağlantılarının tartışılması ve rüzgarın etkisinin değerlendirmesi sonucu oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.