Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/16534 E. 2019/4080 K. 02.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/16534
KARAR NO : 2019/4080
KARAR TARİHİ : 02.05.2019

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen vasiyetnamenin tenfizi davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda davalılarca yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile davanın usulden reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar, murisin 18/02/2014 tarihinde vefatı ile mirasının çocukları olan …, … ve kendisinden evvel vefat eden oğlu … ‘dan olma torunları …, … ve …’ya kaldığını, murisin … Noterliğinin 11/05/2007 tarih 04797 numaralı vasiyetnamesini düzenlediğini, bu vasiyetin … Sulh Hukuk Mahkemesinin 10/10/2014 gün … Esas 2014/756 Karar sayılı kararı ile açılıp okunduğunu, murisin vasiyetnamede, eşi adına Simav sınırları içerisinde bulunan ve babası … adına … ilçesi sınırları içerisinde bulunan menkul ve gayrimenkullerden adına intikal eden ve edecek olan miras hak ve hisselerinin tamamını eşit ve müştereken davacılara vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin iptaline ilişkin davanın bulunmadığını, tapuda ve resmi dairelerde gerekli işlemlerin yapılması amacıyla vasiyetnamenin tenfizine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar, davaya itirazları olmadıklarını, dava açılmasına sebebiyet verilmediğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamayı dilemişlerdir.
İlk derece mahkemesi tarafından, davanın kabulüne karar verilmiş, ilk derece mahkemesinin kararına karşı, davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesi tarafından, vasiyetnamenin muayyen olmayan mal vasiyeti niteliğinde olması nedeniyle mirasçı atamaya ilişkin olduğu, vasiyetnamenin iptali yönünde bir dava ve kararın mevcut olmadığı, atanmış mirasçılar veraset ilamı ile talep ettikleri sonuca ulaşılabileceği gerekçesiyle HMK 115/2 maddesi uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davada, vasiyetnamenin tenfizi talep edilmektedir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 13.02.1991 gün, 648-65 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar, bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesi’nce açılan vasiyetnamenin, TMK’ nın 595. ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliği işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tespiti içindir.
Diğer bir anlatımla “Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespitinden ibarettir. Bu tespit başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamaz. Bilindiği üzere ölüme bağlı tasarrufla;
a-Mirasçılardan biri veya birkaçı mirasçılıktan çıkarılabilir. ( TMK m.510 ),
b-Koşullar ve yüklemeler (mükellefiyetler) konulabilir (TMK m.515, yedek mirasçı atama TMK m.520 art mirasçı atama TMK m.521),
c-Mirasçı atanabilir ( TMK.m.516 ),
d-Mirasçılardan birine veya üçüncü bir kişiye belirli mal vasiyeti yapılabilir (TMK m.517 ),
e-Vakıf kurulması öngörülebilir (…Belirtilen tasarrufların ne şekilde yerine getirileceği yine Medeni Kanunda ayrı ayrı gösterilmiştir. Mahrumiyet ve iskat (yoksunluk ve mirasçılıktan çıkarma) halinin aksi kanıtlanmadıkça, mirasçı seçilen kişi, mirasçılık belgesi almadıkça ( MK. m.598 ) kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimse, bu malı ilgilisinden istemedikçe “yasal mirasçı veya varsa tenfiz memurundan” ve karşı çıkılması halinde onlar aleyhine istihkak davası açıp dava ile haklılığını kanıtlamadıkça, vasiyetname ile yapılan tasarrufun sahibi olamaz…)
Medeni Kanunun 599. maddesi uyarınca, mirasın açılmasıyla terekeye sahip olma hakkı, sadece yasal mirasçılara tanınmıştır. Vasiyetname ile mirasçı seçilenlerin hakları, yasal mirasçılar veya öncelikle tasarruf ile yararlarına bağışlama yapılmış olanlar tarafından açıkça itiraza uğramamış ise, bu hususun tebliğinden itibaren bir ay geçtikten sonra bunlar mirasçılık sıfatları hakkında belge verilmesini, Sulh Hakiminden isteyebilirler. ( Bununla beraber her nevi istihkak ve iptal davası hakkı saklı olmak üzere) Vasiyetname ile verilen hakkın geçirilmesini sağlayacak husus sulh hakiminin vereceği mirasçılık belgesidir.
Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin, durumu ise daha farklıdır. Medeni Kanunun 600.maddesi gereği, kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini isteyebilir.
Somut olayda, muris vasiyetnamede “murisim … doğumlu … (eşim) adına, …, Kasaba ve Köyleri hudutları dahilinde kayıtlı bulunan, bilumum menkul ve gayrimenkullerden diğer mirasçılarla birlikte adıma intikal eden veya edecek olan miras hak ve hisselerimin tamamının ve murisim … (babam) adına, … Kasabası ve Köyleri hudutları dahilinde kayıtlı bulunan bilumum menkul ve gayrimenkullerden diğer mirasçılarla birlikte adıma intikal eden veya edecek olan miras hak ve hisselerimin tamamının; Mustafa ve Hikmet kızı 1958 doğumlu … (Kızım)’ a ve Mustafa ve Hikmet oğlu 1965 doğumlu … (Oğlum)’ ya eşit olarak (müştereken) kalmasını istiyor ve vasiyet ediyorum.” şeklinde beyanda bulunmuş, davacıları mirasçı atamamış, eşinden ve babasından intikal edecek olan miras hak ve hisselerini davacılar lehine vasiyet etmiştir. Murisin vasiyetnameye konu malvarlığı dışında kendisine ait mallar da olduğundan vasiyetin konusunu terekede belirlenmiş mallar oluşturmaktadır. Diğer anlatım ile davacılar atanmış mirasçı olmadığından davayı açmakta hukuki yararı vardır.
Bu durumda; Bölge Adliye Mahkemesince, vasiyetname kapsamının murisin babasından ve eşinden intikal eden ve edecek olan miras hak ve hisselerinden oluştuğu dikkate alınarak vasiyetnameye uygun ve vasiyetname ile sınırlı olarak bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’ nın 371. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 02.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.