Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/13821 E. 2018/12141 K. 28.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/13821
KARAR NO : 2018/12141
KARAR TARİHİ : 28.11.2018

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen itirazın iptali davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, Hazine adına kayıtlı davaya konu taşınmazın 07.09.2010 tarihinde yapılan ihale ile 3 yıl süre ile büfe olarak kullanılmak üzere davalıya kiralandığını, sözleşmenin 10. maddesiyle, kiracının kira süresinin bitiminde derhal sözleşmenin feshi halinde tebligat sonrasında 15 gün içinde tahliye etmek zorunda olduğu, tahliye edilmemesi halinde 2886 sayılı kanunun 75. Maddesine göre kiracının tahliyesinin sağlanacağı, kira sözleşmesinin 14. maddesiyle de kira süresinin sona ermesi yada feshi halinde idareye teslim edilmeksizin geçen her gün için cari yıl kira bedelinin %1’i oranında cezanın itirazsız olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, söz konusu sözleşmenin 24.05.2012 tarihinde feshedildiğini, gecikilen her gün için cari yıl kira bedelinin %1’i oranında cezanın itirazsız olarak ödenmesi gereğinin davalıya 01.10.2013 tarihli yazıyla bildirildiğini, 24.05.2012 tarihinde sona eren sözleşmeye rağmen 23.09.2013 tarihinde yapılan tespitte taşınmazın tahliye edilmeyerek faaliyete devam edildiği ve alanın boşaltılmadığının görülmesi üzerine, asıl davada 08.06.2012 tarihi ile tespit tarihi olan 23.09.2013 tarihine kadar geçen 472 günlük sürede 25.412,48 TL, birleşen davada ise, 23.09.2013 tarihinden 20.12.2013 tarihine kadar 72 günlük tazminat oluştuğunu belirterek tahsili amacıyla yürütülen icra takiplerine yapılan itirazların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, sözleşmenin düzenlendiği tarihte 818 sayılı borçlar kanunun uygulandığını, bu kanunda kiracının durumunu ağırlaştırıcı bir hükmün olmadığını, 2012 yılında yürürlüğe giren TBK’nın 346.maddesine göre ise, yan bedeller ve kira bedeli dışındaki cezai koşulların geçersiz olduğunun belirtildiği, kaldı ki kanunun 01.07.2012 yılında yürürlüğe girdiği düşünüldüğünde ancak 22 günlük cezai tazminatın talep edilebileceğini, %40 tazminatın talep edilemeyeceğini, ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, davalı borçlunun Karamürsel İcra Müdürlüğünün 2013/1018 esas sayılı dosyasında yaptığın itirazın iptali ile duran takibin devamına, birleşen dosya bakımından davanın kabulüne, Karamürsel İcra Müdürlüğünün 2014/131 sayılı birleşen dosyası ile bilirkişi raporunda belirlenen 3.876,48 TL’ nin icra takibine yaptığı itirazın iptali ile duran takibin devamına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Anılan karar 6.Hukuk Dairesi’nin 2015/8741 Esas- 2016/4986 Karar sayılı ve 23.06.2016 tarihli kararı ile “Mahkemece hükmün gerekçesinde; Karamürsel İcra Müdürlüğü’nün 2013/1083 Esas sayılı dosyasında davalı borçlunun yaptığı itirazın reddine, yapılan takibin bu dosya üzerinden devamına karar verildiği yazılı olduğu halde hükmün sonuç kısmında davalı borçlunun Karamürsel İcra Müdürlüğü’nün 2013/1018 esas sayılı dosyasında yaptığı itirazın iptali ile duran takibin devamına; Birleşen dosya bakımından, davacının davasının kabulüne, davalı borçulun Karamürsel İcra Müdürlüğünün 2014/131 sayılı birleşen dosyası ile bilirkişi raporunda belirlenen 3.876,48 TL.nin icra takibine yaptığı itirazın iptali ile duran takibin devamına, karar verilerek gerekçe ile hüküm arasında çelişkiye düşülmüştür. Hükmün gerekçelendirilerek oluşturulması gerekirken gerekçe ile çelişkili hüküm kurulması hatalıdır. Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır. ” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra verilen 10.01.2017 tarihli son kararında; asıl davanın kabulüne, davalı borçlunun Karamürsel İcra Müdürlüğünün 2013/1018 sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, birleşen dava bakımından, davanın kabulüne, davalı borçlunun Karamürsel İcra Müdürlüğünün 2014/131 sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında düzenlenen 07.09.2010 başlangıç tarihli ve 3 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmeyle davaya konu taşınmaz büfe olarak kullanılmak üzere davalıya kiraya verilmiştir. Sözleşmenin 11. maddesinde kiracının taahhüdünü sözleşme ve şartname hükümlerine uygun olarak yerine getirmemesi hallerinde 2886 sayılı Kanunun 62 maddesine göre tebligat yapmaya gerek kalmaksızın idarece feshedilerek, kesin teminatın gelir kaydedileceği ve cari yıl kira bedelinin tazminat olarak tahsil edileceği, sözleşmenin 14. maddesinde ise kira süresinin sona ermesi veya sözleşmenin feshi halinde taşınmazın İdareye teslim edilmeksizin geçen her gün için cari yıl kira bedelinin % 1’i oranında cezanın, itirazsız olarak ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Davacı idare 01.10.2013 tarihli ihtarında; sözleşmenin feshedildiğini, tebliğden itibaren 15 gün içinde taşınmazı teslim etmesini davalı kiracıdan istemiştir. Fesih nedeniyle cezai şart istenebilmesi için feshin haklı ve hukuka uygun olması zorunludur. Davacı sözleşmenin 11. ve 14. maddeleri uyarınca fesih ve cezai şartı kiracının kira borcunu ödememesine dayandırmıştır. Dosya kapsamına göre, kiralananın Borçlar Kanun’unun adi kiraya ilişkin hükümlerine tabi bir yer olduğu anlaşılmaktadır. Kira akdinin sona erme sebeplerinden biri de kiracının temerrüdü olup kira parasının ödenmemesi veya geç ödenmesi durumunda akdin feshinin biçim ve koşulları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 315.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, istenen kira parasının veya yan giderin muaccel (istenebilir) olması ve kira bedeli ile yan giderin verilen sürede ödenmemiş bulunması, ihtarnamede verilen süre içerisinde kira parasının ödenmemesi halinde akdin feshedileceğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Kiracıya verilecek süre konut ve çatılı iş yeri kiralarında en az otuz gün, ürün kiralarında en az altmış gün, diğer kira ilişkilerinde ise en az on gündür. Akdin feshi için tek başına bu koşulların bulunması yetmez. Ayrıca bu konuda tahliye talebinin ilama bağlanması gerekir.
Somut olayda taşınmaz 2886 sayılı yasaya göre kiraya verilmiş olup 07.09.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin süresi 07.09.2013 tarihinde son bulacaktır. Temerrüt nedeniyle tahliye davası açma koşullarının bulunması durumunda bile, mahkeme kararı ile tahliye ilamı alınmadığı sürece akdin sona erdiğinden söz edilemez. Bu itibarla feshe dayalı olarak davalıdan cezai şart istenemez. Bu durumda mahkemece cezai şart isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’ un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’ un 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.