Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/13818 E. 2018/12155 K. 28.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/13818
KARAR NO : 2018/12155
KARAR TARİHİ : 28.11.2018

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dava dilekçesinde,10/09/1999 tarihinde … İlçesi,… Mevkiinde bulunan 10 dönüm tarlayı parasını ödeyerek davalıdan satın aldığını, bu hususta muhtar ve azaların huzurunda anlaşma senedi yaptıklarını, taşınmazın o tarihte hisseli olması nedeniyle tapuda devir işleminin yapılmadığını, davalının devredeceğini söyleyerek kendisini oyaladığını, 2009 yılına kadar bu tarlayı ekip biçtiğini, 2009 yılında kendisinden habersiz olarak tarlayı işgal ettiğini ve kullanmasına izin vermediğini belirterek , 10/09/1999 tarihinde ödediği tarla bedelinin ,şimdilik 400.00 TL sinin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak kendisine iadesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 4.092 TL ye yükseltmiştir.Davalı vekili, davanın zaman aşımına uğradığını, davacının müvekkilinden alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece,davanın kabulü ile 4.092TL’nin 400 TL’lik kısmının dava, kalan kısmının ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre,davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Taraflar arasında imzalanan 10/09/1999 tarihli sözleşme, tapulu taşınmaza ilişkin olmasına rağmen, resmi biçimde yapılmadığından geçersizdir. (TMK.md.706, MK. md.634, BK.213, T.Kanunu md.26). Bu nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda davacı; bu geçersiz sözleşme nedeniyle, davalıya verdiği bedeli ancak, sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi “Denkleştirici Adalet” düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın, işçi ücretlerindeki artış ve döviz kurlarındaki artış ortalamaları gözönünde tutulmalıdır.
Mahkemece; 10/09/1999 tarihinde ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği 2009 yılı itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
Oysa somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ifanın imkansız hale geldiği 2009 yılı itibariyle güncellenmiş değerin hesaplanması yapılması gerekirken,satış sözleşmesinin tarihi olan 10.09.1999 tarihi itibariyle belirlenen güncellenmiş değerin hesaplanarak, hükme esas alınması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu nedenle, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.