Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/1203 E. 2018/11658 K. 15.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1203
KARAR NO : 2018/11658
KARAR TARİHİ : 15.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı şirket tarafından davacı vakıf aleyhine başlatılan icra takibine konu ilamın, Yargıtayca bozulması üzerine borcun sebebi ortadan kalktığından söz konusu takipteki alacaktan dolayı borçlu bulunmadığının tespitine, icra yoluyla tahsil edilen 83.285,80 TL’nin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte istirdatına ve davalı aleyhine %40 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında inşaata başlanıldığını ancak, davacının herhangi bir ödeme yapmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacı/borçlunun hakkındaki … 15. İcra Müdürlüğü’nün 2012/1085 sayılı takip dosyası ile ilgili olarak borçlu bulunmadığının tespitine, icraca ödenen paranın istirdatı konusundaki istemin İİY’nun 361. maddesi gereğince reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
1)İcra İflas Kanununun ”icranın iadesi” başlığı altında düzenlenen 40. maddesinde; bir ilama dayanarak takip borçlusundan tahsil edilen paranın takip alacaklısına ödenmesinden sonra, takip dayanağı ilamın bozulması ve takip konusu alacağın haksızlığının daha sonra tesis edilip kesinleşen bir hükümle ortaya konması halinde, ayrıca hükme hacet kalmaksızın takip alacaklısından icra dairesi tarafından ve gerektiğinde cebri icra yolu ile geri alınıp takip borçlusuna iade edileceği öngörülmüştür.
Buna göre, bir ilam tamamen icra edildikten sonra Yargıtay’ca bozulursa, icra hemen eski haline iade edilmez. Bunun için, hükmü veren mahkemenin Yargıtay’ın bozma ilamına uyarak davanın tamamen veya kısmen reddine karar vermesi ve bu ret kararının kesinleşmiş olması gerekir.Mahkemenin bozma kararına uyarak davanın tamamen veya kısmen reddine karar vermesi ve bu ret kararının kesinleşmesi üzerine borçlu, icra dairesinden (daha önce yapılmış olan ilamlı icra takibi dosyası üzerinden) icranın tamamen veya kısmen eski haline iade edilmesini isteyebilir.( m 40,II) İcranın eski haline iade edilebilmesi için borçlunun bir ilamlı icra takibi yapmasına ve alacaklıya icra emri gönderilmesine gerek yoktur. Bu nedenle borçlunun, bu halde icra dairesinden icranın iadesini isteyeceği yerde ayrı bir dava açmasında hukuki yararı yoktur.
İcra dairesinin, icranın iadesi talebinin kabulüne veya reddine ilişkin kararına karşı şikayet yoluna başvurulabilir. İcra mahkemesinin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararları, takip konusu alacakta ihtilaflı kalan değer veya miktarın temyiz sınırını geçmesi şartı ile temyiz edilebilir.( m.363-366)
Somut uyuşmazlıkta; dava konusu para, davacıdan ilama dayalı olarak icra marifetiyle tahsil edildiğine göre bu durumda davacının dava açmasına veya takip yapmasına gerek olmaksızın ilgili icra müdürlüğüne müracaatla icranın eski haline getirilmesini talep etmesi yeterli ve gerekli olup, bu nedenle açtığı işbu davada hukuki yararı bulunmamaktadır. (Y.11 HD.2011/3118 E.2012/9678 K. HGK 22.06.2011 gün 2011/11-367 E.2011/439 K.)
Bu nedenle, mahkemece; davacının haksız olarak ödediğini ileri sürdüğü alacağının iadesi için İİK ‘nun 40.maddesi çerçevesinde işlem yapılmasını isteyecek yerde, ayrı bir takip ve davaya konu etmekte hukuki yararının bulunmadığı belirtilmek suretiyle talebin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde farklı gerekçeyle talebin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
2)6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesinde ”Hüküm sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü yer almaktadır.
Davacı taraf, dava dilekçesinde; davanın kabulü ile davalı aleyhine %40 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmesine rağmen davalının kötüniyet tazminatı istemine ilişkin olarak olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi de doğru görülmemiş, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.
3) Dosyanın incelenmesinde, davacı, dava dilekçesi ile; … 15. İcra Müdürlüğünün 2012/1085 sayılı takibe konu ilamının davacı vakıf lehine kesinleşmesi nedeniyle, 1.668.394,26 TL alacaktan ve tüm faiz ferilerinden dolayı borçlu bulunmadığının tespiti ile icra takibinin tüm sonuçlarıyla birlikte iptalini talep ettiği görülmüştür. Davalı şirket tarafından davacı vakıf aleyhine … 13. İcra Mahkemesinin 30.12.2011 tarih ve Esas:2009/82 Karar:2011/355 sayılı kararı ile hükmedilen miktarın tahsili amacıyla 1.124.208,65 TL üzerinden ilamlı icra takibi başlatıldığı; ayrıca, yine davalı şirket tarafından davacı vakıf aleyhine söz konusu ilama dayanarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, davacı vakıfça icra takibine itiraz edildiği, itiraz üzerine davalı şirket tarafından davacı vakıf aleyhine açılan itirazın kaldırılması davasında … 12. İcra Mahkemesinin Esas:2012/197 Karar:2012/411 ve 12.04.2012 tarihli kararı ile itirazın kaldırılmasına, takibin devamına 1.131.234,95 TL alacağın %40 oranında tazminatın davacı vakıftan alınmasına karar verildiği, söz konusu bu kararın da infazı için davacı vakıf aleyhine ayrıca icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekilince dava dilekçesi ile talep edilenin, … 13. İcra Mahkemesinin 2009/82-2011/355 sayılı kararına istinaden başlatılan icra takiplerine ilişkin borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesi olduğunun 1.668.394,26 TL üzerinden yatırdığı harçtan da anlaşıldığı nazara alındığında söz konusu takiplerin dosya numaraları açıkça belirtilerek hüküm kurulması gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’un 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.