Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/1139 E. 2018/11510 K. 14.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1139
KARAR NO : 2018/11510
KARAR TARİHİ : 14.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, torunu olan davalı Mustafanın kendisiyle aynı ismi taşıdığını, davalının Koyundere köyünde hayvancılıkla uğraştığını, gerekli yemi … ilinde bulunan… Mad. San. Tic. A.Ş’ den kredi suretiyle aldığını, alacaklı şirketin teminat istemesi üzerine, davalı ile kardeşi … adına kayıtlı …mah. Ada 5192 ve parsel 1 de kayıtlı dükkan bağımsız bölüm no:1 olan gayrimenkulün alacaklı şirket yetkilisinin şahsına yani … adına 09/07/2007 tarihinde satış gösterilerek tescil edildiğini, davalının şirkete olan yem borcunun ödenmesi halinde iade edileceği konusunda anlaştıkları, davalı şirkete olan borcunu ödeyemeyince, bu kez dedesi olarak kendisinden ödemesini ve bu borcu ödemesi halinde söz konusu taşınmazın kendi adına tapuya tescil edileceğini söylemesi üzerine davalının şirkete olan borcunu ödediği, şirketin ödeme üzerine taşınmazı davalıya verdiğini, davalının da taşınmazı kayınpederine devrettiğini, borcunu da ödemeyeceğini söylediğini belirterek 49.000 TL’ nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacının ödeme yaptığını iddia ettiği tarih üzerinden yaklaşık 5 yıla yakın bir süre geçtiğini, bu nedenle davaya öncelikle zaman aşımı yönünden itiraz ettiklerini, davacının iddia ettiği tarzda bu satım akdi dışında tapu kaydında bir şufa, vefa vb bir akit söz konusu olmadığını, davacının ödeme yaptığı iddiasının da tamamen asılsız olduğunu, davalı adına ödeme yapıldığı iddia edildiği tarihte gayrimenkulün adına kayıtlı olmadığını, davacıya dükkanı devredeceğine dair bir söz vermediğini, bununda zaten mümkün olmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile 49.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır. Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından (dava konusunun ölenin malvarlığına ilişkin olması ve dava sonunda verilecek hükmün olumlu veya olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi durumunda) davaya devam edilebilir. Bu halde, ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburî dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerekir.
TMK’nın 28. maddesine göre, ölüm ile kişilik son bulur. Ölü bir kişi herhangi bir hakkın sujesi olamayacağına göre onun açmış olduğu davaya devam edilemez. Bu şekilde yürütülen bir dava sonunda ölü kişi aleyhine hüküm kurulamaz. Borçlar Kanununun 397. maddesi hükmüne göre; aksi sözleşmeden ve işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekil edenin ölümü ile vekalet ilişkisi son bulur.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davanın 11.01.2012 tarihinde açıldığı, mahkemece yargılama yapılarak 12.01.2016 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği, davacının dosya temyiz aşamasında iken 18.11.2016 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır. Dava konusu istek malvarlığına ilişkin olup, mirasçıların mal varlığını etkilemektedir.
Ayrıca müteveffa davacının bir takım mirasçıları, 10.02.2017 tarihinde sundukları dilekçe ile, davadan feragat ettiklerini belirtmişlerdir.
Bu durum karşısında mahkemece; davacı …’ın mirasçılarına usulüne uygun olarak tebligat yapılarak, mirası reddetmeyen mirasçıların mecburi dava arkadaşı olarak davada yer almalarını sağlamak ve mirasçılar davayı birlikte takip etmekten kaçınırlarsa miras şirketine mümessil tayin ettirmek, taraf sıfatı şartı sağlandıktan sonra yargılamaya devam ederek bir kısım mirasçıların sunmuş oldukları 10.02.2017 tarihli ”Feragatname” başlıklı dilekçenin mirascı…’a okunarak, davadan feragat edip etmediği konusunda beyanı alınmak suretiyle davadan feragat ettiğini bildirdiği takdirde diğer davacıların da davadan feragat etmiş oldukları gözetilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.11.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.