Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/10736 E. 2018/11975 K. 22.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/10736
KARAR NO : 2018/11975
KARAR TARİHİ : 22.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının yıllar önce evli olduğunu saklayarak davacıyı evlenme vaadiyle kandırdığını, müşterek kız çocuklarının dünyaya geldiğini, bu sırada çalışmaya devam ettiğini, birliktelikleri döneminde davalının kendisinden para aldığını, dairesini sattırdığını, şirkete ortak yaptığını, şirket borçlarını ödemek zorunda kaldığını, dekontlarla sabit olan ödemelerini ve dairesini geri alamadığını, tüm mal varlığının hile ile davalı tarafından alındığını, davalı hakkında başlattığı icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; iddia ve taleplerin yasal dayanaktan yoksun olduğunu savunarak davanın reddi ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının somut olarak dava konusu yaptığı 50.000,00 TL’nin hangi olaydan doğduğu veya bir çok olay nedeniyle bu tazminat isteniyorsa hangi olay ya da hukuki ilişkiden dolayı hangi miktar için bu tazminatı istediğini net bir şekilde açıklamadığı, ödemelerin hangisinin nereden kaynaklandığı hususu somutlaştırılmadığı, eksikliğin giderilmesi için davacı vekiline verilen kesin süre içerisinde eksiklik giderilmediği gerekçesiyle HMK 119/2 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119.maddesinde;
“(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Metinde görüldüğü gibi davacı ve davalının ad, soyad veya unvanları, davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa yasal temsilcinin veya vekilin adı, talep sonucu ve davacı veya vekilinin imzası dava dilekçesinde bulunmuyorsa hâkimin davacıya vereceği kesin süre içinde bunları tamamlamasını istemesi ve bunların tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar vermesi gerekir.
Ancak mahkemenin adı, davanın konusu veya değeri, vakıaların özetleri ve bunların ne şekilde ispatlanacağı hususları ile dayanılan hukuki sebepler dava dilekçesinde belirtilmemiş ise davacıya kesin süre verileceğine ve bunların tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına dair bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Belirtilen unsurların dava dilekçesinde bulunmaması tek başına davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yolunu açmaz. Böyle bir durumda hâkim yargılamaya başlar ve eksik unsurun niteliğine göre farklı çözüm yolları ya da sonuçlar doğar. Mesela vakıalara ilişkin eksiklikler tamamlanamazken, hukuki sebeplerin yazılmamış olması (hâkimin hukuku kendiliğinden uygulaması ilkesi gereği) sonuca etki etmez. Dava değeri yazılmamış bile olsa hâkimin bunu re’sen saptaması, alınacak harç miktarının tespiti bakımından şarttır. Vurgulamak gerekir ki yasadaki düzenleme, bu unsurlarda eksiklik halinde davacıya süre vermeksizin açılmamış sayılma yönünde karar oluşturulmasını değil, süre verilmeksizin (olağan süreci içinde) esasa girilmesini hedeflemektedir. (Hukuk Genel Kurulu, 2014/23-350 E., 2016/24 K.)
04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 31). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hakimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne ilişkin hukuki nitelendirme yapılmalıdır.
O halde mahkemece; hukuki niteleme ve davayı aydınlatma görevi dikkate alınarak dosyadaki delil durumuna göre işin esasına girerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.