Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/1053 E. 2018/12894 K. 18.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1053
KARAR NO : 2018/12894
KARAR TARİHİ : 18.12.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın kısmen yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşma istemli, davalı vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 18/12/2018 tarihinde davalı vekili Av. ……… Kılıç geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; 06/06/2007 tarihinde yapılan şifahi satım sözleşmesi ile 27.500 TL ödeyerek davalıya ait zemin kattaki daireyi satın aldığını, kaba inşaatı tamamlanmış olarak teslim edilen daireyi oturulabilir hale getirmek için çeşitli imalatlar yaptırdığını, davalının satışa konu dairenin tapusunu çıkartamaması nedeniyle aynı binada 3. kattaki dairenin tapusunu devrettiğini, ancak banka borçları nedeniyle tapu devri yapılan taşınmaz üzerine haciz konduğunu, bu nedenle kredi çekerek haczi kaldırdığını ve 16/07/2014 tarihinde tapuyu davalıya devrettiğini, akabinde davalının 23/09/2014 tarihinde gönderdiği ihtarname ile taşınmazı tahliye etmesini istediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, satış bedeli olarak ödediği 27.500 TL’nin 06/06/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, ayrıca yaptırdığı imalatların bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ulaştığı tutardan şimdilik 100 TL’nin ve 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş; 22/12/2015 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini imalat bedeli yönünden 70.687,50 TL’ye artırmış, ayrıca satış bedelinin öncelikle denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hesaplanmasını olmadığı takdirde ödeme tarihinden işleyecek faizi olan 21.165 TL ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı; inşaat halindeki zemin katı 27.500 TL bedelle davacıya sattığını, davacının satış bedelinin 15.000 TL’sini ödediğini, bakiye kalan 12.500 TL’yi ise ödemediğini, davacının aldığı dairenin imalatlarını tamamlayabilmek için kredi çekmek istediğini, bu nedenle teminat olarak göstermesi ve kredi borcu bittikten sonra geri verilmesi için için 3. kattaki dairesini davacıya satılmış gibi tapuda devrettiğini, ancak davacının kredi borçlarını ödeyememesi üzerine haciz konulan dairesinin satılacak olması nedeniyle eşinin kredi çekerek bankaya olan borcu ödediğini, sonrasında davacının tapuyu devrettiğini, gerek kredinin kapatılması gerekse icra ve tapu harçları nedeniyle davacının kendisine 38.000 TL borcunun bulunduğunu, davacının borcunu ödemesi halinde taşınmazı devredeceğini savunarak, davanın reddini istemiş, 17/02/2016 tarihli dilekçe ile takas-masup hakkının nazara alınmasını talep etmiştir.
Mahkemece; resmi şekilde yapılmayan taşınmaz satışının geçerli olmaması nedeniyle davacının ödediği bedeli davalıdan talep edebileceği, 15.000 TL’lik ödemenin davalı tarafça da kabul edildiği, 12.500 TL’lik ödemenin ise ödeme nedeni de belirtilen banka dekontu ile ispatlandığı, davacı tarafça yapılan masrafların dairenin maliki olmayan davalıdan istenemeyeceği, davalı tarafça davalının eşi tarafından davacının kredisinin ödenmiş olduğu iddiasının karşılıklılık ve talep unsurunun bulunmaması nedeniyle mahsuba konu edilemeyeceği, davaya konu sözleşmeye aykırılığın manevi tazminat gerektirecek nitelik ve ağırlıkta bulunmadığı gerekçesiyle, alacak isteminin kısmen kabulü ile 27.500 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istem ile manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalının tüm, davacının ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı tarafın imalat bedeli istemine yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davaya konu dairenin, taşınmazın bodrum katında yer aldığı ve kat mülkiyeti kurulurken binanın ortak yeri olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 16 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca; davalı ve diğer kat malikleri, dava konusu dairede, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre maliktirler.
Diğer taraftan, 02/02/1991 tarihli ve 1990/1 E 1991/1 K. sayılı Yargıtay………Kararında vurgulandığı gibi, iade borcunun kapsamını belirleme de öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir. Uyuşmazlık konusu olayda olduğu gibi, dava tarihinden çok önce yapılan ve davacı tarafından kullanılarak yararlanılan giderler nedeniyle, sebepsiz zenginleşme borçlusu olan davalının bu giderlerin yapıldığı tarihte ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği kabul edilemez. Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade isteminde bulunabilmek için bir tarafın malvarlığının diğer tarafın mal varlığı aleyhine çoğalması gerekir. Bu azalma ve çoğalmanın, dava konusu dairenin davacı tarafından davalıya teslim edildiği tarihte gerçekleştiğinin kabulü zorunludur.
Somut olayda; davacının, dava konusu dairede halen oturduğu yapılan keşifle belirlenmiştir.
Buna göre, davacı; dava konusu daireyi davalıya iade etmeden yaptığı masrafları talep edemez.
O halde, mahkemece davacının imalat bedeli isteminin açıklanan bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, sonucu itibariyle doğru bulunan hükümdeki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmesi HUMK’nun 438/son maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ:Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının ise sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle sonucu itibarıyla doğru olan hükmün gerekçesi değiştirilmek suretiyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.