Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/1045 E. 2018/12876 K. 18.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1045
KARAR NO : 2018/12876
KARAR TARİHİ : 18.12.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki araç mülkiyetinin tescili-alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, ……lı olarak incelenmesi asıl ve birleşen dava davacısı vekilleri tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 18.12.2018 tarihli …… günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden asıl ve birleşen davada davacı vekili Av…. ile davalı vekili Av…. geldiler. Açık ……ya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Asıl davada davacı; davalının ……i olduğunu, dava dışı diğer ……i ile birlikte 3 ……in …’daki ortak ticari faaliyetlerini davalının yürüttüğünü, 34 M 5095 plaka sayılı ………… arasında çalışan ticari hatlı ……ün 1993 yılında ihale yolu ile idareden ticari …… tahsisli olarak alındığını,trafik kaydının da davacının Almanya’da ikamet etmesi, diğer ……in de ……de bulunması sebebiyle davalı adına yapıldığını, o dönemde dava dışı amca oğulları ile birlikte …… dahil yürütülen ticari ortaklık nedeni ile aynı ……e onların da ortak olduklarını, 1994 yılından amca oğulları ile ortaklığın sona erdiğini, bu hususun 29/05/1994 tarihli hususi anlaşma senedi ile yazıya döküldüğünü, bu sözleşmeye göre … ilindeki tüm ticari faaliyetlerin paylaşıldığını, dükkan vasfındaki taşınmazların amcaoğulları………… Karaman’a kaldığını, dava konusu ……ün ise bu davanın tarafları ve dava dışı olan diğer …… …’a kaldığını, bu arada ticari ……ün 1/2 hissesinin 3. şahıslara devredildiğini, 1/2 hissesinin ise halen davalıda bulunduğunu, 1/2 paydan kendi hisselerine düşen aylık bir miktar gelir aldıklarını, ancak davalının son yıllarda hissesine düşen payı göndermemeye başladığını, son zamanlarda davacı ile diğer ……in payını da inkar edip muaraza yarattığını, dava konusu araç ve tahsis plakasındaki 1/2 payın taraflar arasında ortak olduğunun 29.05.1994 tarihli belge ile ispatlandığını, müvekkil ile ……i Şinasi’nin …’da bulunmayışları sebebi ile mevzuatın aradığı esnaf olma statüsünde bulunmayışları ve de her bir ortak için ayrı ayrı vergi mükellefiyeti oluşturulmamasının ilave külfete sebebiyet vermesi ve ……ler arasındaki özellikle büyük …… olan davalıya olan güven unsurunun ve yasal zorunluluğun ortadan kalkması sebebi ile artık davacının hissesi iade edilmesi gerekirken davalının buna yanaşmadığını ileri sürerek, dava konusu araç ve tescil plakasında davalı adına toplam pay 1/2 olup, bu payın sözleşmenin tarafları arasında eşit dağıtılması ile 1/6 payın davacı adına tescilini, aksi halde payın dava tarihi itibari ile bilirkişice tespit edilecek değerinin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı ……, asıl davada ileri sürülen vakıalara dayanarak aynı taleplerde bulunmuştur.
Davalı asıl ve birleşen davada; dayanılan sözleşme tarihinin 29/05/1994 olduğu, 20 yılı aşkın bir zamandan sonra bu davanın açıldığı, talebin zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın bahsettiği 34 M 5095 sayılı ticari plakanın sadece plaka olarak ticari bir …… olarak Bakanlar Kurulu Kararı ile ihaleye çıkartıldığını,bedelini ödeyerek kendisinin satın aldığını, ticari aracın plakasının ayrı bir değer olduğu, plakanın takıldığı aracın ayrı bir değere sahip olduğu, davacıların iddiaları kabul edilse dahi taleplerinin sadece ticari plakanın takıldığı araç için geçerli olduğu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; inançlı sözleşme, inanılan tarafın elde ettiği hakkı, taraflarca güdülen amaç sona erdikten veya belirli bir süre geçtikten sonra inanana veya üçüncü kişiye devretme taahhüdünü içeren bir anlaşma olduğu, dava hakkının Borçlar Kanunu’nun 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu davanın açılış tarihi itibariyle asıl dava ve birleşen dava bakımından zamanaşımı süresinden sonra davanın açıldığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm asıl dava ve birleşen dava davacısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek ve uygulanacak yasa maddelerini belirlemek hakimin görevidir. (HMK. 31.m;) 04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hâkimin görevidir.
Hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdüğü maddi olaylar, sonuç ve istemlerle bağlı olup; tarafların dayandığı kanun hükümleri ve onların nitelendirmeleriyle bağlı değildir. Bunun doğal sonucu olarak hakim, kanunları doğrudan doğruya uygulayarak iddia ve savunmadaki sonuç ve istemleri karara bağlamakla yükümlüdür.
Somut olayda asıl ve birleşen davada davacılar, 1/2 hissesi davalı adına kayıtlı olan ticari hatlı ……e ortak olduklarını, bir takım sebeplerle özellikle davalıya olan güven unsurunun varlığından dolayı tescil plakasının davalı adına kaydedildiğini, davalının son zamanlarda kendi paylarına düşen miktarı göndermemeye başladığını, davacıların payını inkar ettiğini ileri sürerek hisselerine düşen 1/6 payın adlarına tescilini olmadığı takdirde paylarına düşen kısmın bedelini talep ve dava etmişlerdir. Asıl ve birleşen davada davacılar; her ne kadar alacağını inançlı işlem hükümlerine dayandırarak talep etmiş iseler de dava, gizli adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanan tescil olmadığı takdirde alacak istemi ile açılmıştır.
Bu durumda mahkemece; TBK.nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekmektedir.
Adi ortaklık sözleşmesi; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
Dava tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı TBK’nun 147. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, adi ortaklıktan doğan davalar beş yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımının başlangıcı ise, yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre adi ortaklığın sona ermesi ile başlar. Zira, sona erme sebeplerinin gerçekleşmesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girmekte olup, buna bağlı olarak ortakların tasfiye alacağını isteme hakkı da muaccel olmuş olur.
Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın adi ortaklık ilişkisinden kaynaklandığı göz önüne alınarak, taraf delilleri toplanıp, aralarında adi ortaklığın kurulup kurulmadığının belirlenmesi, daha sonra oluşacak hukuki duruma göre zamanaşımı değerlendirilmesi ve sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken; hukuki nitelendirmede hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre, asıl ve birleşen dosya davacıları vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428 inci maddesi gereğince asıl ve birleşen dosya davacıları yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle asıl ve birleşen dosya davacılarının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 1.630 TL Yargıtay ……sı vekalet ücretinin davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine,peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.