Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/9884 E. 2016/13957 K. 06.12.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9884
KARAR NO : 2016/13957
KARAR TARİHİ : 06.12.2016

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tazminat davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı tarafça istenilmekle, daha önceden belirlenen 06.12.2016 duruşma gününde taraflardan gelen olmaması nedeniyle işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00′ e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar vekili asıl davada; müvekkili Alican’ın davalı şirkete ait enerji nakil hattından kaynaklı elektrik çarpması sonucu ağır yaralandığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, müvekkili Alican için 1.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi, anne ve babası olan müvekkilleri Hedle ve Abdullah için 20.000’er TL manevi ve kardeşleri olan müvekkilleri …için 5.000’er TL manevi tazminatın, birleşen davada ise; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, müvekkili Alican için 1.000 TL bakıcı giderinin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 01.04.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile müvekkili Alican yönünden maddi tazminat istemini 706.858,49 TL’ye, bakıcı gideri istemini 899.280,42 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; müvekkili şirketin olayın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, davacıların yaptığı kaçak yapı nedeniyle enerji nakil hattının güvenlik mesafesinin yok edildiğini savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; aldırılan 23.09.2014 tarihli bilirkişi raporu ile davacılar Hedle ve Abdullah’ın % 50, davalının % 50 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği gerekçesiyle, ıslah edilen asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Talimat ile aldırılan 23.09.2014 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; davalı şirketin % 50, davacılar Abdullah ve Hadle’nin % 50 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir. İtiraz üzerine talimat mahkemesince yeniden oluşturulan bilirkişi kurulunca hazırlanan 08.09.2015 tarihli raporda ise; davacılar Abdullah ve Hadle’nin % 25, bina sahibinin % 25, davalının % 20, dava dışı belediyenin % 10 ve dava dışı Kılıçbey Limited Şirketinin % 20 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir. Mahkemece, iki bilirkişi raporu arasındaki kusur oranlarına ilişkin çelişki giderilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi, ayrıca ilk bilirkişi raporunun neden hükme esas alındığının, dolayısıyla sonradan aldırılan bilirkişi raporuna neden itibar edilmediğinin kararda belirtilmesi, usul ve yasaya aykırıdır.
3- Dosya kapsamından, yaralanan davacı …’ın olay tarihinde 3 yaşında olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda, davacı …’ın çalışmaya başlayacağı yaştan itibaren kazanç elde edebileceği, ayrıca askerlik süresi boyunca çalışıp gelir elde edemeyeceği dikkate alınarak sürekli işgöremezlik zararının hesaplanması gerekirken, bu hususlar göz önünde bulundurulmadan hazırlanan bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması, doğru değildir.
4- Bakım ve yardıma gereksinim duyulacak biçimde yaralanma olaylarında, maddi zarar kapsamında bulunan bakıcı ücreti belirlenirken; başkasının bakması durumunda yaralananın her halde gelirinden bakım için bir tutar pay ayırması gerekeceği ve aile bireylerinin yardımından da yararlanacağı gözetilmelidir. Bu nedenle, bilirkişice belirlenen bakıcı giderine ilişkin tazminat tutarından, TBK’nun 51 ve 53. (818 sayılı BK’nun 43 ve 44.) maddeleri gereğince hakkaniyet indirimi yapılarak hüküm kurulması gerekirken, istemin tümden kabulüne karar verilmesi bozma nedenidir.
5- Mahkemece, davacılar Hedle ve Abdullah’ın olayın meydana gelmesinde % 50 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Buna göre, davacılar Hedle ve Abdullah için talep edilen manevi tazminattan, matematiksel oran ile bağlı kalmaksızın uygun bir miktar indirim yapılması suretiyle hüküm tesis edilmesi gerekirken yerel mahkemece manevi tazminat istemlerinin tümden kabul edilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.