Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/9 E. 2016/3772 K. 14.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9
KARAR NO : 2016/3772
KARAR TARİHİ : 14.03.2016

MAHKEMESİ : … AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2015
Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçeşinde; davalının müvekkilinin babası olduğunu, davalının çok sayıda taşınmazı olup maddi durumunun iyi olduğunu, müvekkilinin ise işsiz olup herhangi bir gelirinin olmadığını ileri sürerek; davalıdan 1.000 TL yardım nafakasının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacı için aylık 250,00 TL yardım nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; yardım nafakası istemine ilişkindir.
TMK.’nun 364/1. maddesinde; “herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür”.
TMK.’nun 365/2 maddesinde; “dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir” düzenlemesi yer almaktadır.
Hukuk Genel Kurulunun …sayılı ilamında da; “…yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği…” vurgulanmıştır.
Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.
Ne var ki; bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için gerekli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde TMK.’nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir.
Somut olayda; davacı Hatice’nin, davanın açıldığı tarih itibari ile ev hanımı olup herhangi bir gelirinin olmadığı,yargılama sürer iken 01.02.2015 tarihinde emekli olduğu anlaşılmaktadır. Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir. Davacı, dava tarihi itibari ile kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun olduğundan yardım nafakası talebi haklıdır. Ancak davacının emekli olduğu tarih itibariyle kendi geliriyle yaşamını sürdürme imkanı kazandığı düşünüldüğünde, mahkemenin, davacı Hatice yararına emekli olduğu tarihle sınırlı olacak şekilde nafakaya hükmedilmemiş olması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Ne var ki; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 1. fıkrasında yer alan; “250 TL yardım nafakasının” sözcüklerinden sonra “davacının emekli olduğu tarih olan 01.02.2015 tarihine kadar” ifadelerinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.