Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/4782 E. 2017/5417 K. 18.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4782
KARAR NO : 2017/5417
KARAR TARİHİ : 18.04.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacılar vekili tarafından istenilmekle, daha önceden belirlenen 18.04.2017 duruşma günü için tebligat üzerine temyiz eden davacılardan … ve … ile davacılar vekili Av…..Aleyhine temyiz olunan davalı vekili Av…. … geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00′ e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar vekili; davalının, müvekkili ve kardeşlerine ait arsada inşa edilmekte olan binada yer alan 2, 6, 7, 12 ve l3 nolu bağımsız bölümleri dava dışı …’dan satın aldığını, davalının satıştan önce ortak alanlar ile dava dışı…. Lek’e ait bağımsız bölümün yapım masraflarına katılmayı kabul ettiğini, ancak satıştan sonra davalının bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, ayrıca müvekkilinin yurt dışında olan davalıya ait bağımsız bölümler ile ilgili belediye ruhsat harcı, elektrik panosu vb giderleri karşıladığını, bu giderlerin de davalı tarafından ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, ortak alanlar nedeniyle 5.000 TL, davalıya ait bağımsız bölümler için yapılan giderler nedeniyle 5.000 TL olmak üzere, toplam 10.000 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, cevaba cevap dilekçesi ile; davalının eşi olan Lütfü Koca’nın taşınmazdaki payını üçüncü kişilerin eline geçme ihtimali nedeniyle müvekkilinin eşi olan …’ya devrettiğini, bir süre sonra payın eşinin öllümü nedeniyle davalıya iade edildiğini bildirmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin taşınmazları 13.08.2007 tarihinde satın aldığını, bu tarihten önce yapılan masraflara katılmasının mümkün olmadığını, kaldı ki masraflara katılması gerektiğine ilişkin davacılar ile aralarında herhangi bir yazılı anlaşma ya da protokol bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davanın reddine dair verilen hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiş ve Dairemizin 08.10.2013 gün ve 2013/12672 E. 2013/14172 K. sayılı ilamı ile;
(…Davalı, davacının ileri sürdüğü hususları inkar ettiğine göre, davacının bu durumu yasal delillerle kanıtlaması gerekir. HUMK’nun 288.madde hükmüne göre de müddeabihin miktarı itibariyle iddianın senetle ispat edilmesi gerekir.
Davacılar iddialarını yazılı delille ispat edememiş olup, davacılar dava dilekçelerinde “yemin” deliline de dayandığından davacı tarafa, davalıya yönelik olarak yemin teklifi hatırlatılarak, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış gerekçeler ile davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir…)
Gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece, davacılar tarafından teklif edilen yeminin edası için davalının ikamet ettiği yer mahkemesinden istinabe talebinde bulunulmuş, istinabe olunan mahkemece davalıya yemin eda ettirilmiş, sonrasında mahkemece ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Hukuk yargılamasında ispat araçlarından olan “Yemin”, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 225 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Yasanın 233. maddesi uyarınca, yemin mahkeme huzurunda eda olunur. Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar; yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir. Değinilen madde gereğince yemin, “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” şeklinde yöneltilir ve yemin teklif edilen kimse tarafından “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” denilmek suretiyle eda edilmiş sayılır.
Yasanın 238. maddesi uyarınca; hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder.
Somut olayda; istinabe olunan Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince, davalıya yeminin anlam ve önemi ile yalan yere yemin etmesi halinde cezalandırılacağı anlatılmadığı gibi, yemin eden davalıya beyanında ısrar edip etmediği sorulmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; usulüne uygun olarak eda edilmeyen yeminle ilgili bu eksikliğin giderilmesi ve ondan sonra uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davacı taraf yararına BOZULMASINA, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için takdir edilen 1.480 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.