Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/4667 E. 2017/5426 K. 18.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4667
KARAR NO : 2017/5426
KARAR TARİHİ : 18.04.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm davacı vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz edilen hükmün duruşmalı olarak incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 18.04.2017 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av…. geldi. Temyiz eden davalılar ve vekili adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının, davalı …’e ait taşınmazı …’nin davalı …’e verdiği… 07/10/2008 tarih ve 3288 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile satın aldığını, satış bedeli olan 40.000 TL’yi davalı … hesabına havale ettiğini, taşınmazın davacı üzerine tescilinden sonra taşınmazda kiracı olarak bulunan….’da evin yeni maliki olduğunu bildirerek kira kontratı dahi yapıldığını, tüm bu işlemlere rağmen …’in Kazan Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/93 Esas sayılı dosyası üzerinden açtığı dava neticesinde tapunun iptal edilerek tekrar … adına tescil edildiğini ileri sürerek taşınmazın alım satım işlemleri sırasında davacının yaptığı tüm masrafların davalılardan müştereken tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …, davaya cevap vermemiştir.
Davalı … vekili cevabında; Mahkemenin 2009/93 Esas-2010/58 Karar sayılı dosyasının davalı yönünden kesin hüküm oluşturduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, mahkemenin 2009/93 esas 2010/58 sayılı kararında taşınmazın gerçek değeri ile satış değeri arasında önemli oranda farkın bulunması nedeniyle tapu kaydının iptaline karar verildiği, bununla birlikte davacının ödediği bedelin iyiniyet kuralları çerçevesinde tahsilini talep hakkının bulunduğu, her ne kadar mahkeme kararı ile taşınmazın tapu kaydının iptaline karar verilmiş ise de kararın vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle verildiği, taşınmazda kiracı olarak bulunan tanık …’un beyanından yaklaşık 4-5 ay kadar …’in, 6-7 ay kadar ise de …’ın kiracısı sıfatıyla oturduğunun anlaşıldığı, yine tanık beyanlarından davacı tarafından verilen paranın davalılar arasında paylaşıldığının da anlaşıldığı, ancak davacının tam olarak taşınmaz için ne kadar para ödediğinin dosya kapsamından kesin ve hükme esas alınacak şekilde belirlenemediği, bu nedenle taşınmaz için 08/10/2008 tarihli tapu satış senedinde belirtildiği üzere 25.000,00 Türk lirası ödediğinin kabulünün zorunlu olduğu, bilirkişi raporuna göre davacının davaya konu taşınmazı satın alması nedeniyle toplam 2.175,05 Türk lirası ayrıca masraf yaptığının da anlaşıldığı, davalı …’in iyiniyetli olduğunun kabul edilemeyeceği, diğer taraftan, vekalet görevinin kötüye kullanılması haksız fiil niteliğinde olup diğer davalı ile işbirliği içinde hareket eden davalı …’in de taşınmaz bedelinden kaynaklanan tazminattan sorumlu olmasının gerektiği, davalılar arasında müteselsil sorumluluk söz konusu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davaya konu taşınmazın 08/10/2008 tarihinde satılması ile ilgili olarak 25.000,00 Türk lirasının satış tarihi olan 08/10/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve de müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının davaya konu taşınmazı satın alması nedeniyle katlandığı toplam 2.175,05 Türk lirasının “375,00 TL tutarındaki kısmı için 08/10/2008- 88,00 TL tutarındaki kısmı için 09/10/2008- 564,02 TL tutarındaki kısmı için 14/10/2008” tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve de müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hükmün bulunması olumsuz dava şartıdır Kesin hükmün koşulları dava konularının (müddeabihlerinin), dava nedenlerinin ve yanlarının aynı olmasıdır.Buna karşılık, taraflar arasında aynı yada benzer konuda kesinleşmiş olan bir hüküm ve burada saptanan maddi olgular, daha sonra ortaya çıkan uyuşmazlıklarda yukarıda açıklanan koşulların üçünün aynı anda bulunmaması nedeni ile kesin hüküm oluşturmasa bile güçlü delil oluşturabilir.
Mahkemenin 2009/93 Esas-2010/58 Karar sayılı dosyası incelendiğinde;iş bu davanın davalısı … tarafından, davacı … aleyhine, taşınmazın satışı için …’e vekalet verdiği, Hüseyin’in taşınmazı değerinden çok daha aşağı bir bedelle davalıya sattığını, tapuda satış bedeli olan 25.000TL’yi dahi kendisine ödemediğini, davalı ve Hüseyin’in işbirliği içerisinde olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptalini ve adına tescilini talep etmiş, mahkemece, Borçlar Kanunu’nun 390.maddesine göre vekilin, müvekkiline karşı vekaleti iyi bir surette ifa ile mükellef olduğu, vekilin, vekil edenin yararına ve onun iradesine uygun olarak hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında olduğu, vekil ile sözleşme yapan kişininde vekil ile el birliği ve çıkar ilişkisi içerisinde olmaması gerektiği, aksi takdirde vekalet işlemi vekalet vereni bağlamayacağı, dava konusu olayda vekil Hüseyin Tunçer’in, davalının kayınbiraderi olduğu, yapılan keşif sonucu bilirkişi kurulu raporuna göre dava konusu taşınmazın satış tarihi itibariyle değerinin 50.000.00 TL olduğu, vekil ile davalı arasındaki yakın akrabalık ilişkisi ve taşınmazın gerçek değeri ile satış değeri arasında %100 fark bulunması, davalı ile vekilin birlikte davacının zararına işlem tesis ettiklerini gösterdiği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapusunu iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmesine karar verilmiş, karar temyiz incelemesinden geçerek 16.12.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Söz konusu dava dosyası bu dosya için kesin hüküm teşkil etmese de güçlü delil niteliğindedir.
Kesinleşen bu mahkeme kararı ile, davacı … ve davalı …’in el ve işbirliği ile birlikte davalı …’in zararına işlem tesisi ettikleri tespit edilmiştir. Bu durumda davacı tarafça davalı …’a gerçekte bir bedel ödenmediği, dolayısıyla davalı …’in sebepsiz zenginleştiğinden söz edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemece davalı … hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı … yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.