Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/3659 E. 2017/14411 K. 23.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3659
KARAR NO : 2017/14411
KARAR TARİHİ : 23.10.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar dilekçelerinde; müteveffa yaşı küçük …..’in 27/07/2013 tarihinde … İli, ….. Mevkinde bulunan ve mülkiyeti davalıya ait olan yeni sürülmüş tarlanın içerisinde bulunan ve hiç bir güvenlik önleminin alınmadığı içi su dolu sulama havuzuna düşmesi sonucu vefat ettiğini,meydana gelen olay nedeniyle davalının Borçlar Kanunu’nun 69 ve 70. maddesi hükümleri gereğince sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek, anne ve baba olan davacı … ile …. için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 10.000’er TL maddi ve 25.000’er TL manevi tazminat ile kardeşler olan davacılar ….e için 10.000’er TL manevi tazminat olmak üzere toplam 130.000 TL tazminatın olay tarihi olan 27/07/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmişlerdir.
Davalı; olayın meydana geldiği tarlanın yol kenarında bulunmadığını, havuzun yaya ulaşımına uzak bir yerde olduğunu, davacı anne ve babanın kusuru nedeniyle davalı açısından zarar ile olay arasındaki illiyet bağının kesildiğini ve manevi tazminatın zenginleşme amacını taşınmaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece;davanın kısmen kabulü ile; 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın davacı …’e, 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın davacı …’e ve ayrı ayrı 500,00’er TL manevi tazminatın ise davacılar …, …, …, …, … ve …’e 27/07/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş,hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dava; TBK’nun 69 vd. Maddelerinde düzenlenen yapı malikinin sorumluluğundan kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
HUMK’nun 275. ve devamı maddelerinde; “bilirkişilik” müessesesi düzenlenmiş olup, anılan maddede mahkemenin çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlendikten sonra 286.maddede de bilirkişinin oy ve görüşünün hâkimi bağlamayacağı düzenlenmiş ise de işin çözümünde teknik bilgi ve birikimin gerekliliğine inanılarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığına göre verilen raporlar çelişkili ise mahkeme HUMK’nun 283.maddesi hükmüne dayalı olarak, bilirkişiden açıklama ya da ek rapor isteyebileceği gibi 284.maddesi hükmüne dayalı olarak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir rapor alabilir.
HMK’nun 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hâkimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. Bilirkişi raporu, kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebililecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;mahkemece mahallinde keşif icra edildiği,yapılan keşif sonrası alınan 28.04.2014 tarihli iş güvenliği uzmanı bilirkişi raporunda davacılar olan anne ve baba ile davalıya % 50’şer oranında kusur izafe edildiği,rapora yapılan itirazlar neticesinde mahkemece farklı bir iş güvenliği uzmanı bilirkişi ile bir hukukçu bilirkişiden oluşan heyetten 21.07.2014 tarihli raporun alındığı,bu raporda ise davacılar olan anne ve babaya % 20,davalıya ise % 80 oranında kusur izafe edildiği,bu rapora da itirazlar olması nedeniyle mahkemece ikinci bilirkişi heyetinden (ziraat mühendisi bilirkişinin de iştirakı ile) 25.11.2014 tarihli kusur raporunun alındığı ve bu raporda ise ikinci rapordaki oranların doğru olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece,her iki bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi amacı ile …’dan talimat mahkemesi aracılığı ile bir hukukçu bilirkişi,bir iş güvenliği uzmanı bilirkişi ve bir ziraat mühendisi bilirkişiden oluşan 3’lü bilirkişi heyetinden üçüncü kusur raporunun alındığı, 27.04.2015 tarihli heyet raporu incelendiğinde, davacılar olan anne ve baba ile davalıya % 50’şer oranda kusur izafe edildiği,ancak ilgili raporun hukukçu bilirkişi tarafından imzalanmadığı,nitekim hukukçu bilirkişi Prof.Dr…..’in 25.05.2015 tarihli raporunda davalının % 100 kusurlu olduğunun belirtildiği,bu raporda da her üç bilirkişi adına imza yeri açılmasına karşın sadece hukukçu bilirkişi tarafından raporun imzalandığı,yine iş güvenliği uzmanı bilirkişi Oğuz Rıza Erkal’ın dosyaya sunduğu havalesiz ve imzasını içerir dilekçesinde ise, hukukçu bilirkişi

Prof. Dr. …..in düzenlediği raporun mahkemenin talebine aykırı olduğu ve % 100 kusur oranına katılmadığını ifade ettiği görülmektedir.Bu şekli ile son alınan heyet raporunda kusur oranına ilişkin önceki iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmediği,aksine heyeti oluşturan bilirkişiler arasında kusur oranı hususunda fikir ayrılığı doğduğu ve kusur oranındaki çelişkinin giderilmediği kuşkusuz olmakla, kusur oranına ilişkin söz konusu çelişki giderilmeden aktüerya raporu alınması suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece;yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle,kusur oranına ilişkin çelişkiyi giderecek nitelikte alanında uzman önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak 3’lü bilirkişi heyetinden Yargıtay ve taraf denetimine elverişli,tarafların itirazlarını da karşılar nitelikte kusur raporu alınması, kusur oranları net olarak tespit edildikten sonra alanında uzman bilirkişiden aktüerya raporu alınması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi gerekirken,eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, ikinci bentte açıklanan nedenle davacıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.