Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/2711 E. 2017/4559 K. 04.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2711
KARAR NO : 2017/4559
KARAR TARİHİ : 04.04.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle, daha önceden belirtilen 21/03/2017 duruşma günü için tebligat üzerine temyiz eden davalı asil … vekili Av. … geldi. Karşı taraf adına davacı vekili Av. … geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanununun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 maddeleri uyarınca 04/04/2017 günü saat 14:00’e bırakılması uygun görüldüğünden belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; müvekkili kısıtlı İlknur İnanöz ile davalının müşterek olarak malik bulundukları ve ortak miras bırakanları Hacer inanöz’den intikal eden Büyük İstanbul Otogarı İşletmeleri AŞ.’de bulunan 124 numaralı yazıhane ve bağlı hakları üzerinde müvekkilinin %25 davalının ise %75 hissesinin olduğunu, bu hisseye bağlı hamiline yazılı 14.880,52 adet miktarlı hisse senedi bulunmakta iken bu hisselerin davalı tarafından 10/03/2005 tarihinde 315.210,00TL. bedelle satıldığını, ayrıca bu hisselere tekabül eden yıllık kar paylarının da yine davalı tarafından tahsil edilerek müvekkiline veya vesayet dosyasına ödenmediğini, vesayet dosyasının incelenmesi sırasında bu hisselerin satımından müvekkili kısıtlının %25 oranındaki mülkiyet hakkına isabet eden 78.750,00TL.’lik kısmının davalı yedinde bulunduğunun anlaşıldığını ileri sürerek söz konusu bedelin satış tarihinden itibaren işleyecek kambiyo faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında; öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, hisse senetlerinin davacı ile ilgisinin bulunmadığını, hamiline olduğuna, banka kayıtlarındaki hesapların dava ile ilgisinin olmadığını, Büyük İstanbul Otogarı İşletmeleri A.Ş’de bulunan 124 nolu yazıhanenin %25 payının davacıya ait olup, bu hisse üzerinde tasarrufta bulunmalarının yasal olarak mümkün olmadığını, kendisine ait hamiline hisse senetleri üzerinde tasarrufta bulunmasının yasal olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 78.750,00TL. ile dava tarihi itibariyle işlemiş faizi 55.536,25TL olmak üzere toplam 134.286,25 TL’nin 78.750,00TL.’sı için dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Bir borcu doğuran, değiştiren, ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesine ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı, alacağın varlığına değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılama yapan hakim olayda zamanaşımı konusunu kendiliğinden gözönünde tutamaz, davalının zamanaşımını yasada öngörülen süre içerisinde yöntemince ileri sürmesi zorunludur. Bu nedenledir ki zamanaşımı alacağın doğumu ile ilgili olmayıp istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Zamanaşımı savunması ileri sürülmedikçe, alacağın konusu olan hakkın var olduğuna ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel yoktur.
Bu tanımlardan anlaşılacağı üzere, zamanaşımı alacak hakkına son vermemekte, “eksik bir borç” konumuna düşürmektedir. Yasalardaki hak arama (dava açma) süreleri geçirilmiş ve karşı taraf (davalı) zamanaşımı savunmasına sığınmış ise davacı yüzde yüz haklı olsa bile artık bu hakkını elde edemeyecektir.
Davalı, zamanaşımı def’inde bulunmadıkça hakim bunu kendiliğinden gözönüne alamaz, süre geçmiş olsa bile hakim davayı sonuçlandırmak zorundadır. Başlangıçta zamanaşımını ileri sürmeyen davalı sonradan bu yola başvurursa savunmasını genişletmiş olur; davacı buna karşı çıkarsa artık davanın ilerleyen aşamlarında zamanaşımı savunması dikkate alınmaz.
Görüldüğü gibi zamanaşımı kesin hüküm kadar önemli bir hukuk kuralıdır. Davacının dava açma süresini geçirmesi ve davalının da usül hükümleri çerçevesinde zamanaşımı def’inde bulunması kesin hüküm sonucunu doğurur.
Somut olayda, davalı süresi içinde zamanaşımı itirazında bulunduğuna göre, mahkemece öncelikle zamanaşımı def’inin incelenmesi ve bu konuda bir karar verildikten sonra işin esasının ele alınması gerekirken, davalının zamanaşımı savunması hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı için takdir edilen 1.480 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.