Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/22761 E. 2018/10477 K. 24.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/22761
KARAR NO : 2018/10477
KARAR TARİHİ : 24.10.2018

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak – tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalılar ile dava dışı …Belediyesinin otopark alanları ile ilgili yaptığı ihaleye girip, sözleşme müddetince ortak çalışıp, karı 1/3 oranında paylaşmak için anlaştıklarını, ihale neticesinde Belediye ile 19.08.2010 tarihli bir kira sözleşmesi imzaladığını, ortaklığın 01.07.2010 tarihinde başlayıp 01.07.2013 tarihine kadar devam etmesini kararlaştırdıklarını, ancak davalıların 07.03.2011 tarihinde Belediye Başkanlığına verdikleri dilekçe ile ortaklık hisselerini devredeceklerini bildirdiklerini, Belediye Başkanlığının kendisini davet ederek 08.03.2011 tarihinde yeni kira sözleşmesi imzalattırdıklarını, yeni kira sözleşmesinde de ilk kira sözleşmesindeki teminat mektubunun kullanıldığını, bu durumun da ortakların sorumluluğunun devam ettiğini gösterdiğini, kira sözleşmesi devam ederken 13.04.2011 sabahı oto park alanlarının %90’lık kısmının iptal edildiğini, Belediye Başkanlığının 15.04.2011 – 15.07.2011 tarihleri arasını içeren 4 aylık kira alacağı için icra takibi başlattığını, sonuç olarak dokuz işçinin ücretleri ve çalıştıkları müddet içindeki tazminatları, kira gideri, muhasebe ücretleri, SGK primleri, ihbar ve kıdem tazminatları, Vergi Dairesi Stopaj ve KDV’leri, telefon giderleri, teminat mektubu bedelleri, teminat mektupları nedeni ile açılan davalardaki mahkeme masrafları ve vekalet ücreti hariç masraflar toplamının 27.117,86 TL olup davalıların hissesine düşen kısmının 18.078,56 TL olduğunu, tamamının tahsili gereken dava harç ve vekalet ücreti, mahkeme kararı bedeli toplamı 18.472,20 TL olduğunu, elde edemediği gelir toplamının 20.000 TL olduğunu, olaylardan ötürü ruhsal bunalıma girdiğini, oğlunun üniversite eğitimini bırakmak zorunda kaldığını ileri sürerek davalılar için ödenen 18.472,22’er TL, 20.000 TL gelir kaybı ve 5.000’er TL manevi tazminat olmak üzere toplam 66.550,76 TL’nin dava tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar; tarafların sözlü olarak anlaşarak … Belediyesinden oto park ihalesi gereğince dava konusu yerleri kiraladıklarını, davacının 07/03/2011 tarihide de davacı Vergi Dairesine yeniden başvurarak otopark işini tek başına yaptığına dair bildirimde bulunduğunu, taraflar arasında adi ortaklığın 06.03.2011 tarihinde son bulduğunu, ortaklığın devamı sırasında masrafların birlikte ödendiğini, dava dilekçesinde yazılı diğer masrafları davacının otopark işini tek başına yürüttüğü dönemlerde yaptığını ve bu sorumluluğun kendisine ait olduğunu, teminat mektubunun paraya çevrilmesinin davacının ihale şartnamesine aykırı davranması sonucu oluştuğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; tarafların … Belediyesinden bazı cadde ve sokakların saatli ve ücretli otopark ihalesi işini yüklenerek 1/3 oranında kar paylaşımlı adi ortaklık kurdukları, … Belediyesi ile 01.08.2010 – 31.07.2011 tarihleri arasını kapsayan aylık kira bedeli 8.501 TL olan kira sözleşmesi imzaladıkları, ancak ortaklığın 07.03.2011 tarihinde sona erdiğini, bu tarihe kadar ortaklık adına davacının bizzat 4.590,57 TL ödediği, her bir ortak adına da 1.530,19 TL ödediği ve bu sebeple de davacının her bir davalıdan 1.530,19 TL talep edebileceği, davalılar arasında müştereken ve müteselsilen sorumlu olmayı gerektirir bir durum bulunmadığından, davacının bu talebinin yerinde olmadığı, adi ortaklık sona erdikten sonra, otoparkı çalıştırmaya davacı devam ettiğinden, davalıların sebep olduğu kazanç kaybı olmadığı, adi ortaklık sözle kurulduğundan, davacı tarafından, ortakların ortaklığı sürdürme yükümlülüklerinin olduğu ispat edilemediğinden ve işletme de davacıya bırakıldığından, işlerinin bozulması nedeniyle davacının çektiği sıkıntılarda davalıların kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından, manevi tazminat istemi reddine, davanın kısmen kabulüne, 1.530,19 TL’nin 11.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm; davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının, manevi tazminat talebinin reddine ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Tüm dosya kapsamından; tarafların, dava dışı … Belediyesi’nin ihale ile verdiği, bazı cadde ve sokakların saatli ve ücretli otopark işini birlikte yürütmek üzere sözlü olarak bir adi ortaklık kurdukları ancak dava tarihinde ortaklığın sona erdiği anlaşılmaktadır.Davacı eldeki dava ile, ortaklığın devamı sırasında ortaklık adına yaptığı masraflardan davalıların payına düşen kısmı ile uğradığı gelir kaybını talep etmekte olduğundan, fiilen sona eren adi ortaklıkta davacının talebinin adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkin olduğu kabul edilip, tasfiyenin mahkemece bizzat yapılması gerekmektedir. Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nın 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.Tasfiye usulünü düzenleyen TBK’nın 644.maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oy birliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazancın ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK’ nun 642. md.)
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.Hal böyle olunca mahkemece; ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.O halde, mahkemece; bütün bu açıklamalar ışığında, uyuşmazlığın; yukarıda açıklanan maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken,bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bendde açıklanan nedenlerle davacının, manevi tazminat talebinin reddine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bendde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.