Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/22608 E. 2018/10127 K. 17.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/22608
KARAR NO : 2018/10127
KARAR TARİHİ : 17.10.2018

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tanıma ve tenfiz davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; ortak muris …’ün 14.06.2009 tarihinde ikamet ettiği …’da vefat ettiğini, ölümünden evvel, … Noterliği’nin 27.05.2004 tarihli 119 yevmiye nolu vasiyetnamesi ile …’ü bütün malvarlığı itibariyle tek mirasçı, …’ü de son mirasçı olarak atadığını,… Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … sayı 30.07.2009 tarihli kararı ile vasiyetnamenin usulüne uygun bir şekilde açıldığını, bu arada davalıların Türkiye’de açtıkları vasiyetnamenin iptali davasının reddedilip kesinleştiğini ileri sürerek … Federal Cumhuriyeti, … Noterliği’nin 27/05/2004 tarihli, 119 yevmiye nolu vasiyetnamesinin açılmasına ilişkin …Sulh Hukuk Mahkemesinin (Tereke Mahkemesi) 31 IV 221/04 sayılı 30.07.2009 tarihli kararının MÖHUK 50 vd. maddeleri uyarınca tanınması ve tenfiz şartlarını taşıdığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar; mirasın ve vasiyetnamenin açılmasına ilişkin MÖHUK ve TMK hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, … Tereke Mahkemesi tarafından verilen kararın tenfizinin mümkün olmadığını, MÖHUK md. 20, 54, 58 ve ilgili hükümleri ile TMK md. 595, 596, 597 vd. hükümlerine uygun olmayan yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; MÖHUK hükümlerine göre ancak mahkeme ilamının tanınabilir ve tenfiz edilebilir olduğu, vasiyetnamenin açılması … Medeni Kanunu’nun 2260/1 maddesi uyarınca işlemin ilgililere tebligat yapılmadan ve bunların gıyabında gerçekleştirildiği, oysa vasiyetnamenin açılması işleminin kamu düzenine ilişkin olup, MÖHUK’nun 20. maddesi gereğince Türk Hukukunun uygulanması gerektiğini, tanıma tenfizi istenen vasiyetnamenin tanınabilmesi için usulüne uygun bir şekilde Türk Mahkemeleri önünde açılıp okunması gerektiği, kamu düzenine ilişkin bu konuda, bu usuli işlemin yerine getirilmesinin zorunlu olduğunu, öncesinde iptal davası açılmış olmasının, bu usuli işlemin yerine getirilmemesine gerekçe olamayacağı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, vasiyetnamenin açılması ile ilgili yabancı mahkeme ilamının tanınması ve tenfizine ilişkindir.5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında Kanunun 54/c maddesinde, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, tenfiz şartları içinde sayılmıştır.Buna göre, yabancı mahkeme kararının verilmesinde uygulanan hukuk ve bunun hangi kriterlere göre uygulandığı değil, yabancı kararın Türkiye’de icra edilmesi halinde meydana gelecek sonuçların Türk kamu düzenini ihlal edip etmeyeceğinin araştırılması gerekir.Anılan maddede yer alan, “Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması” ifadesinden, yabancı mahkeme kararının esasına uygulanan hukukun Türk kamu düzenine aykırılığının incelenemeyeceği, sadece hükmün tenfizi neticesinde ortaya çıkan hukuki sonuçların kamu düzenine aykırı olması halinde yabancı mahkeme kararının tenfizinin reddedileceği sonucuna varılmalıdır.Esasa uygulanan hukukun Türk Hukukunda farklı olması ya da Türk Hukukunun emredici kurallarına aykırı olması gibi nedenlerle yabancı kararın tenfizi reddedilemez. Burada esas alınması gereken kıstas, yabancı ilamın Türk Hukukunda bir veya birden çok kanun hükümlerine aykırı bulunması değil, Türk Hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ikili anlaşmalara, gelişmiş toplumların ortak benimsedikleri ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine bakmak olmalıdır.Tenfiz için aranan şartlardan biri, Türk kamu düzeninin müdahalesi ile ilgilidir. 5718 sayılı Kanun’un 54/c maddesine göre, yabancı bir mahkeme ilamının tenfiz edilebilmesi için, bu mahkeme ilamının Türk Kamu düzeninin müdahalesini gerektirebilecek bir “hüküm” taşımaması şarttır.Burada yabancı mahkeme ilamının tenfizinin reddini temin edebilecek tek imkân yabancı mahkeme “hükmünün ya da hüküm fıkralarının” Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmasıdır.Önemle vurgulanmalıdır ki, tenfiz hâkiminin yabancı mahkeme ilamının maddi hukuk bakımından doğruluğunu inceleme ve değerlendirme yetkisi yoktur. Bu yasak çerçevesinde, tenfiz hakiminin ilamda mevcut olan bir gerekçeyi inceleyip değerlendirmesi de söz konusu olamaz.Ancak kararın Türk Hukukunun temel değerlerine, Türk genel ahlak ve adap anlayışına, temel adalet anlayışına, Anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli olan prensiplere özel hukuka ilişkin hüsnüniyet kurallarına, Türk Devletinin siyasi rejimine, toplumun ekonomik yapısının temelinden sarsacak olan değerlendirmeye, temel insan haklarına, adalet anlayışına aykırılıklar, kamu düzenine aykırılık olarak kabul edileceğinden, yabancı mahkeme ilamının hüküm fıkrasının uygulanmasıyla, açıklanan sonuçları doğuracak yabancı mahkeme kararlarının tenfizi olanaklı değildir. Somut olayda; davaya konu vasiyetnamenin açılmasına ilişkin yabancı mahkeme ilamı yapıldığı yer hukukuna uygun olmakla Türk Kamu düzenine açıkça aykırı olmadığı açıktır. (Yargıtay İçt.Birl.K.10.02.2012 gün ve 1/1 K), zira; yabancı hukukların uyguladıkları usul hukuku farklı olabilir, bu hususun kamu düzenine ilişkin olduğu söylenemez.Yabancı Mahkemelerden verilen kararların tamamının veya kısmen tanınma imkanı dahilindedir (MÖH md 40). Çekişmesiz kaza kararlarında aynı usul uygulanır (MÖH md 42/2).Ölüme bağlı tasarruflar ölenin milli hukukuna veya ölüme bağlı tasarrufun yapıldığı yer hukukuna tabidir ( 2675 S.Y. m. 22 ), ( Locus regit açtum ). Şekil sebebiyle ölüme bağlı tasarrufların geçersiz hale gelmesini önlemek amacı ile 5.10.1961 tarihinde Lahey’de “vasiyet tasarruflarının biçimine ilişkin kanun uyuşmazlıkları” konusunda sözleşme ( 17.1.1983 tarihli resmi gazete ) imzalamış ve ölüme bağlı tasarrufların;Vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufu yaptığı yer hukukuna uygunsa,
a ) Vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufu yaptığı anda veya ölümü anında vatandaşı bulunduğu devletin hukukuna uygunsa,
b ) Vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufu yaptığı anda veya ölüm anında ikametgahının bulunduğu yer hukukuna uygunsa,
c ) Vasiyetçinin ölüme bağlı tasarrufu yaptığı anda veya ölüm anında mutat meskeninin bulunduğu yer hukukuna uygunsa,
d ) Gayrimenkullere ilişkin olduğu takdirde bunların bulunduğu yer hukukuna uygunsa şekil bakımından geçerli kabul edileceği hükme bağlamıştır.
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki Yasanın 22. maddesi de buna uygun düzenlenmiştir. O halde; mahkemece; MÖHUK’nun 38. ve 42. maddelerinin aradığı şartların gerçekleştiği dikkate alınarak vasiyetnamenin açılmasına ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.