Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/22409 E. 2018/10129 K. 17.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/22409
KARAR NO : 2018/10129
KARAR TARİHİ : 17.10.2018

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; …, …, 391 ada 252 parselde tapuya kayıtlı 94,00 m² miktarlı taşınmazın 18.06.1956 tarihinden itibaren dava dışı … adına kayıtlı iken davacıların murisi olan … tarafından 54,50 m2’sinin 02.04.1958 tarihinde harici olarak satın alındığını ve bedelinin ödendiğini, davacıların murisi tarafından taşınmaz üzerinde ev inşa edildiğini ve o tarihten bu yana davacılar tarafından kullanıldığını, ancak taşınmazın tamamının 06.04.1990 tarihinde davalıların murisi olan …’a devredildiğini, aslında bu devrin davacıların murisinin hissesi dışında kalan 39,50 m2 ‘lik kısma isabet ettiğini, ancak … Belediyesi Encümeninin 20.03.2013 tarihli kararı ile taşınmazın kamulaştırılmasına karar verildiğini, …2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/430 E. sayılı dosyasında kamulaştırma davası açıldığını, halen derdest olduğunu, yaklaşık 56 yıldır taşınmaz üzerinde inşa edilen evin muris … ile ölümü üzerine kendileri tarafından nizasız ve fasılasız malik sıfatıyla kullanıldığını ileri sürerek, davaya konu 94,00 m² miktarlı taşınmazın tapu kaydının iptali ile 54,50 m2’lik kısmının kendi adlarına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiş, 18.04.2016 tarihli dilekçeleri ile; yargılama devam ederken dava konusu taşınmazın kamulaştırılarak devredildiğini, tazminat davasına dönüştürme haklarını kullanarak, taşınmazın dava tarihindeki değeri belirlenerek dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılardan …; davanın tapu iptali ve tesciline ilişkin açılmış olmakla kamulaştırmaya konu olan taşınmazın üzerinde hak iddia edilmesini kabul etmediğini, kendisinin tapu maliki …’ın mirasçısı olan …’ın 2.eşi olduğunu, yıllar öncesinde satın alınarak elde edilmiş tapulu taşınmaz hakkında kendilerine miras kalan varislere karşı bu iddiaların ileri sürülemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalılardan …, …, …, …, … de; davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece; dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazın davacılar murisi …’a ait iken ölümü ile mirasçılarına kaldığının iddia edildiği, muris …’ın davacılar dışında da mirasçıları bulunduğu, davacı vekilinin dava konusu taşınmazı davacılar … ve … adına tescilini (ıslah ile tazminat) talep ettiği, ancak söz konusu taşınmazı muris …’ın ölmeden önce davacı mirasçılara devir ve teslim etmediğinin, mirasçılarına paylaştırmadığının anlaşıldığı, davacı mirasçıların söz konusu taşınmazı kendileri adına tescilini talep ettikleri, ancak murisin ölüm tarihinde tereke elbirliği ile mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan, mirasçılardan biri veya birkaçının zilyetliğinin tüm mirasçılar adına sürdürülmüş sayılacağından davacı mirasçıların söz konusu taşınmazın tescilini isteyemeyecekleri gibi diğer mirasçıların davaya katılımının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci tayini yoluyla da davanın yürütülme olanağı bulunmadığı, davacı mirasçıların aktif dava ehliyetlerinin bulunmaması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 43.maddesine uyarınca, ortak bir işlemle birden fazla kişi lehine bir hak taahhüt edilmiş olması halinde bu kişiler birlikte dava açabilirler. Ortak bir işlem ile birden fazla kişi lehine taahhüt edilen hak bölünebilen hak ise birden fazla kişinin birlikte dava açması zorunlu olmayıp ihtiyaridir.Somut olayda da; her ne kadar dava dilekçesi ile davaya konu taşınmazın tapusunun iptali ile davacılar adına tescili talep edilmiş olsa da, davacılar tarafından verilen ıslah dilekçesi ile dava alacak davasına dönüştürülmüş, taşınmazın dava tarihindeki değeri belirlenerek dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talep edilmiştir. Buna göre davacıların davalılardan talep ettiği alacak(ödenen satış bedelinin iadesi) bölünebilen bir alacaktır ve her alacaklı kendi hissesine düşen payı oranında dava açabilir.O halde davacıların davalarını ıslah edip alacak davasına dönüştürdükleri, alacaklılar arasında yasadan kaynaklanan zorunlu dava arkadaşlığı olmadığı da gözetilerek davacı alacaklının kendi hissesi oranında dava açmasının mümkün olduğu böylece aktif husumet ehliyetinin bulunduğu göz önünde bulundurularak işin esasına girip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken mahkemece yukarıdaki gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile davanın husumetten reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.