YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18716
KARAR NO : 2017/4558
KARAR TARİHİ : 04.04.2017
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali-alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 04.04.207 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili … geldi. Karşı taraf davalılar adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; müvekkili ile davalılar arasında sözleşme imzalandığını, davalıların davacının halası, amcası ve babaannesi olduğunu, davacının sözleşmede var olan hatalara rağmen akraba olmaları nedeniyle sözleşme gereği kendisine düşen edimleri ifa ettiğini, ancak davalı tarafın teslim yükümlülüğü bulunan malları teslim etmediğini, bununla birlikte davalılara teslim olunan senetlerin halen davalıların elinde olduğunu ileri sürerek sözleşmenin iptali ile nakit olarak ödenmiş olan 27.000,00 TL ve 20.000,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline iadesine, sözleşme gereği davalı …’ın oğluna devredilmiş olan 53.000,00 TL değerindeki gayrimenkul bedelinin yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davalıların elinde bulunan 15.08.2012 tarihli 25.000,00 TL bedelli ve 15.08.2013 tarihli 25.000,00 TL bedelli bonoların müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar Zekiye ve Sabit vekili cevap dilekçesinde; sözleşmede konu edilen hayvanların piyasa değerinin çok altında fiyatla alış verişe konu edildiğini, sözleşmede diğer mirasçılar Emine, Miyase ve Malik’in imzaları ve rızaları olmadığını, sözleşmenin hukuken yok hükmünde olduğunu, sözleşmeye konu olan bir kısım malların mülkiyeti hususunda Kulu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/688 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davacının terekedeki tüm mallar üzerinde haksız ve zora dayalı olarak tek başına tasarruf yetkisini kullanmakta olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, sözleşme içeriğinde “…bizler satıcılar olarak ileride herhangi bir anlaşmazlık durumunda yukarıda belirtilen paraları alıcısı bulunan …’a eksiksiz bir şekilde ödemeyi kabul ve taahhüt ederiz….” şeklinde hüküm bulunduğu, sözleşmedeki taahhütlerin herhangi bir şekilde yerine getirilmemesi halinde satıcılara verilen paraların ve eşyalar ile senetlerin eksiksiz olarak …’a verileceği kararlaştırılmış olduğundan davacı …’in aktif dava ehliyeti bulunmadığı, sözleşme gereğince istirdat talebinin … tarafından talep edilebileceği gerekçesi ile dava usulden redddedilmiştir.
Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı (davacı veya davalı olarak)takip etme ve usul işlemlerini yapabilme ehliyetidir.
Taraf sıfatı(husumet), dava konusu subjektif hak(dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir.
Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.
Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler, şeklen o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verilebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Birdavada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Bir subjektif hakkı dava etme etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir dava da davacı olma sıfatı ( aktif husumet) da o hakkın sahibine aittir.
Somut olaya konu sözleşme incelendiğinde; sözleşmenin davanın davacısı ve davalıları tarafından yapıldığı, sözleşme altında alıcı sıfatıyla davacının isim ve imzasının bulunduğu, sözleşmeye göre alıcının davacı olduğu, …’ın söz konusu sözleşmeye taraf olmadığı gibi sözleşme altında da imzasının bulunmadığı, sözleşmenin 2. ve 3. paragrafında ” “alıcısı bulunan …” ifadelerinin maddi hataya dayandığı, davacının …’ın oğlu olduğu sözleşme metninin bütününden anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece, davacının davada taraf sıfatının bulunduğu gözetilerek davanın esasına girilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın usulden reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı için takdir edilen 1.480 TL vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.