Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/15779 E. 2017/5091 K. 12.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/15779
KARAR NO : 2017/5091
KARAR TARİHİ : 12.04.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın davalı ….i yönünden kabulüne diğer davalılar … ve … yönünden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde asıl ve birleşen davacılar ve davalılardan …. tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma talebinin reddine karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı … Nakliyat San.ve Tic Ltd.Şti. asıl davada; davalı …-Ka Yapı ve Endüstri Tesisleri Taahhüt Tic. Ltd Şti. Birleşen dava davacısı olan … Taşımacılık ve Sanayi Ltd Şti, ile birlikte ve hisseleri eşit olacak şekilde dava dışı T… işlerini yaptıklarını, ancak……A.Ş Genel Müdürlüğü eksik ödeme yapmış olduğundan her üç şirket birlikte……A.Ş Genel Müdürlüğü aleyhine alacak davası açtıklarını ve davanın kabul edildiğini, ilamın icraya konulması neticesinde davalılar avukat … ve yetkili … birlikte hareket ederek 236.275 TL’yi icra veznesinden aldıklarını kendisine herhangi bir ödeme yapmadıklarını ileri sürerek, 1/3 hisssesine düşen 97.959 TL’nin icradan çekildiği tarihlerden geçerli olmak üzere işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan ortaklaşa ve zincirleme olarak tahsilini, fazlaya dair haklarını saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacılar Koçtır Nakliyat San.ve Tic.Ltd.Şti. ve … Taşımacılık ve Sanayi Ltd.Şti; davalı …-Ka Yapı ve Endüstri Tesisleri Taahhüt Tic. Ltd. Şti. ile birlikte dava dışı……A.Ş Genel Müdürlüğünün işlerini yaptıklarını, ancak işin bitmesine rağmen davalının defter ve kayıtlar ile ilgili bir açıklama yapmayarak davacıların hisselerine düşen kar paylarını ödemediğini,……A.Ş Genel Müdürlüğü tarafından ödemelerin de davalıya yapıldığını ileri sürerek, şimdilik 10.000TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmişlerdir.
Davacı vekilinin birleşen dosya ile üç şirketin birlikte hareketle yapmış oldukları işe karşılık……A.Ş. Genel Müdürlüğünden Mahkeme kararına bağlı
olarak icra kanalı ile davalılar tarafından tahsil edilen ve davacıya verilmeyen hissesi olan 97.959,00 TL nin icradan alındığı tarihlerden geçerli olmak üzere işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan ortaklaşa ve zincirleme olarak tahsiline, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmasına davalılardan … adına kayıtlı taşınmazların tapu kaydı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar ise ayrı ayrı davaların reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, asıl dava yönünden; davanın davalı … Ltd. Şirketi yönünden KABULÜ ile, 97.559TL’in icradan çekildiği tarihten itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı … Nak. Ltd. Şirketine verilmesine, davalılar … ve … yönünden davanın reddine, birleşen dava yönünden; davanın davalı … Ltd. Şirketi yönünden KABULÜ ile, 97.559 TL’nin icradan çekildiği tarihten itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı … Ltd. Şirketine verilmesine, davalılar … ve … yönünden avanın reddine karar verilmiş, hükmün … tarafından temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.10.2012 tarih 2012/2258E – 6872K sayılı ilamı ile; ” İhtilafın BK 520 vd. maddeleri uyarınca çözülmesi gerektiği, öte yandan eldeki dava ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesinin de istenildiğinin kabulü zorunlu olduğu, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesinin de BK. 538. maddesi uyarınca yapılması gerektiği BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılması, böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin bu defa BK.nun 539. maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gerektiği, dava konusu olayda sözleşmede tasfiye ile ilgili özel bir hüküm bulunmadığından tasfiyenin BK.nun 539. ve devamı maddelerine göre yapılması zorunlu olup, bunun için mahkemece öncelikle yönetici ortaktan, kurulduğu tarihten itibaren ortaklığın tüm muhasebesi ile ilgili defterler ve ortaklıkla ilgili tüm belge ve faturaların ibrazı ile ortaklıkla ilgili hesap listesinin istenilmesi, ortakların gerek tasfiye şekli gerekse hesap listesi üzerinde uyuştukları ve uyuşamadıkları noktaların saptanması, uyuşamadıkları noktalarda tarafların delil ve karşı delilleri sorulup toplanması, yönetici ortağın hesap listesi vermemesi durumunda hesap vermekten kaçındığının kabul edilmesi, bu durumda mevcut delillere göre hüküm kurulması, ortaklığa ait tüm gelir gider hesabı çıkarıldıktan, ortaklığın tüm aktif ve pasifi kesin olarak belirlendikten sonra konusunda uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla, verilen hesap listesinin, defter ve belgelerin yapılan taşıma işi ile uyumlu olup olmadığı belirlenerek denetiminin sağlanması, varsa üçüncü kişilere veya kurumlara olan borçları ortaklığın aktifinden mahsup edilmesi, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yapmış oldukları masraflar ve vermiş oldukları sermaye iade edildikten sonra ortaklara paylaştırılması gereken miktar belirlenmesi ve mahkemece tespit edilecek tasfiye memuru vasıtasıyla tasfiyenin bu şekilde tamamlanması gerektiği”nden bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma uyma kararı verilerek yapılan yargılama neticesinde; davalılardan … ve … aleyhine açılan davanın reddine, tasfiyeye ilişkin açılan davanın kabulü ile, …i. arasındaki adi ortaklığın dosya içerisinde yer alan 17/07/2014 havale tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak …
. Somuncuoğlu’nun atanmasına karar verilmiş, hüküm asıl ve birleşen davacı ile davalılardan…Tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece her ne kadara bozmaya uyma kararı verilmiş ise de, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki;
1-) Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
Tasfiye işlemlerinin bizzat mahkemece yaptırılması gerekir. Somut olayda mahkemece, adi ortaklığın tasfiyesine karar verilip, bilirkişi raporuna atıf yapılması, tasfiye işlemlerinin mahkemece bizzat yaptırılmamış olması doğru görülmemiştir.
Bu durumda, mahkemece; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.10.2012 tarih 2012/2258E – 6872K sayılı ilamında açıklandığı gibi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınarak, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya uygun olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
2-) HMK’nun 166.maddesine göre, ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları koşulu ile birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür.
Ancak; birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların tahkikat safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurmaktadır. Diğer bir anlatımla, asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalardır. Bu nedenle, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı karara bağlanması gerekmektedir.
Somut olayda; asıl ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı hüküm kurulmamıştır. Açıklanan bu husus da usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2. bendde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.