Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/14433 E. 2017/3148 K. 15.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14433
KARAR NO : 2017/3148
KARAR TARİHİ : 15.03.2017

MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki nafakanın kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin davalı ile boşandıklarını, kendisinin sadece emekli maaşı olduğunu, boşanma davası sonrasında gelirinin düştüğünü, şartların değiştiğini, davalının ise boşanmadan sonra Melikgazi İlçesi Köşk Mahallesinde sekiz adet daire ve dört adet bodrumlu dükkan edindiğini, haliyle boşanma sonrası davalının zenginleştiğini, bu sebeple davalı için boşanma kararında hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 25-30 civarı gayrimenkulü bulunduğunu, kira geliri olduğunu, kendisine ise babasından arsa kaldığını ve bu arsa üzerine bina yapılması konusunda inşaat şirketi ile anlaşıldığını ancak inşaatın halen devam etmekte olduğunu, inşaat tamamlanırsa kendisine dokuz daire ve dört dükkan düşeceğini, ayrıca boşanma ilamı ile kendisine verilen evi olduğunu ve BAĞ-KUR emekliliğinden 1100-tl maaşı olduğunu, başka geliri bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile kadına bağlanan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebine ilişkindir.
TMK. nun 176/4. maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.
Bununla birlikte, TMK. 175.maddesi hükmü gereğince; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Müteakip 176/4.maddesine göre ise; “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir”.
Aynı şekilde 331.madde uyarınca; “Durumun değişmesi halinde hakim istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır”.
Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın artırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (…07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; tarafların Kayseri 3. Aile Mahkemesi’nin 2011/1017 esas, 2011/1243 karar sayılı ilamı ile boşandıkları, boşanma neticesinde davalı lehine aylık 2.000 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, davacının BAĞ-KUR emeklisi olup aylık 1400-TL maaş aldığı, aynı zamanda şirket yöneticisi, esnaf ve işletmeci olduğu, anne ve babasına ait evde oturduğu, kendisine ait aracı olmadığı, davalının ise BAĞ-KUR emeklisi olduğu tespit edilmiştir. Ancak Mahkemece, davalının savunmasına belirttiği davalıya babasından kalan arsa üzerine bina yapılması konusunda, hangi tarihte inşaat şirketi ile anlaşıldığı, inşaatın devam edip etmediği, taşınmazlardan kira geliri ve davalının babasından yetim aylığı alıp almadığı ve alıyor ise almış olduğu aylık kira ve maaş miktarları araştırılmamıştır.
O halde, mahkemece davalı kadının vefat eden babasından kendisine intikal eden taşınmazlar ile ilgili hangi tarihte inşaat şirketi ile anlaşıldığı, bu taşınmazlardan aldığı kira gelir miktarı ile aldığı yetim aylığı olup olmadığı, alıyor ise aylık miktarları ayrıntılı bir şekilde araştırılıp tespit edilmesinden sonra, yukarıdaki ilkeler de gözönünde tutularak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.