Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2016/1289 E. 2016/7890 K. 23.05.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1289
KARAR NO : 2016/7890
KARAR TARİHİ : 23.05.2016

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK(TÜKETİCİ) MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Dava; kaçak elektrik kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirilen bedelin tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasıdır.
Mahkemece; zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş Dairemizin 18.02.2015 tarih 2014/21106 Esas 2015/2481 Karar sayılı ilamı ile “… taraflar arasında mesken aboneliğine dair sözleşme bulunup bulunmadığının tespiti ile bulunuyor ise davaya Tüketici Mahkemesi tarafından bakılması gerektiğinden bahisle, görevsizlik kararı verilmeli…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davalının geçici mesken aboneliğinin bulunması nedeniyle davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, verilen bu karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyize konu uyuşmazlık; davaya konu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Zamanaşımının dolup dolmadığının tespiti için öncelikle alacağı doğuran hukuki sebebin tam ve doğru olarak tespit edilmesi gerekmektedir. Zira; bir davada ileri sürülen olguları kanıtlamak taraflara, bu olgulara dayalı olarak uyuşmazlığı nitelemek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak uygulamak doğrudan hakime ait bir görevidir. (HUMK. 76.madde; HMK. 33.madde)
Eldeki davada taraflar arasındaki ilişki; kaçak elektrik kullanımından kaynaklanmaktadır. Tekel niteliğinde bir hizmette bulunan davacı elektrik dağıtım şirketinin, fiili veya yasal bir engel bulunmayan hâllerde elektrik hizmetinden yararlanmak isteyen kişilerle sözleşme yapma mecburiyeti vardır. Sözleşme ilişkisinin kurulmasıyla hizmetten yararlanan kişinin hizmetin bedelini ödemesi gerekir. Aynı şekilde sözleşmesiz ve kaçak olarak elektrik hizmetinden yararlanan kişinin de kullandığı elektriğin bedelini ödemesi gerekir. Aksine bir yaklaşım sözleşme yapıp, normal tüketime ilişkin tarifeye göre ödeme yapan kişilerin aleyhine, kaçak elektrik kullananların lehine bir sonuca yol açar.
TBK’nın 146.maddesinde (818 sayılı BK md.125) sözleşmeye dayanan alacakların, başka türlü hüküm mevcut olmadığı takdirde 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Sözleşme benzeri bir ilişkinin kurulması halinde olaya uygulanacak zamanaşımı süresi de 10 yıldır. Kaçak elektrik kullanımından dolayı tutanak tutulduğunda taraflar arasında “sözleşme benzeri” bir borç ilişkisinin kurulduğu kabul edilmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; davalı hakkında kaçak elektrik tutanağının 07.10.2009 tarihinde tutulduğu, icra takibinin 21.11.2012 tarihinde başlatıldığı, eldeki itirazın iptali davasının 21.08.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı kurumdan celbedilen belgelere göre dava konusu meskene ilişkin olarak geçici abonelik sözleşmesi yapıldığı anlaşılmakta ancak geçici abonelik sözleşmesinin hangi tarihte yapıldığı anlaşılamamaktadır.
Öncelikle, davacı kurumdan geçici abonelik sözleşme tarihi sorularak,tutanak tarihinde geçici mesken aboneliği olup olmadığı tespit edilmeli,tutanak tarihinde taraflar arasında geçici mesken aboneliği mevcut olduğu takdirde sözleşmeye dayalı alacağın söz konusu olduğu, tutanak tarihinde geçici mesken aboneliğinin mevcut olmadığının tespiti halinde ise taraflar arasında sözleşme benzeri ilişki bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca mahkemece; sözleşme veya sözleşme benzeri ilişki olduğu takdirde, alacağın TBK’nın 146. (BK’nın 125) maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu, icra takip tarihi ve dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı göz önünde bulundurularak; davalının zamanaşımı def’i reddedilip, işin esasına girilmesi, ardından tüm taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.