Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/9645 E. 2015/17404 K. 05.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9645
KARAR NO : 2015/17404
KARAR TARİHİ : 05.11.2015

Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin sağlık sorunları nedeniyle çalışamadığını, davalı oğlunun yardımına ihtiyaç duyduğunu belirterek; aylık 500,00 TL yardım nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 1998 yılından bu yana çalışıp, tüm kazancını evin giderleri için harcadığını, 2008 yılında konut kredisi çekip davacı annesi için bir ev satın aldığını, evin aylık 694,00 TL olan kredi ödemelerini halen ödemeye devam ettiğini, evde davacının diğer oğlu ile birlikte oturduğunu, davacının malullük maaşı aldığını, nafakaya ihtiyacı bulunmadığını, müvekkilinin 2013 yılında evlenmesinden sonra davacının sürekli huzursuzluk çıkardığını, müvekkilinin eşine saldırdığını, müvekkilini ve eşini ölümle tehdit ettiğini, müvekkilinin işinden atılması için çaba sarfettiğini, açılan davanın arka planında davacının, müvekkilinin huzurunu ve aile düzenini bozma çabasının bulunduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile aylık 500,00 TL yardım nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; yardım nafakası istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; davacı annenin, davalı oğlundan yardım nafakası talep etme hakkının bulunup bulunmadığı ve mahkemece hükmedilen nafaka miktarının hakkaniyete uygun olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir.
Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmadığı gibi, aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir.
Kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiş olup, TMK’nın 364/1 maddesinde; herkesin yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan alt ve üst soyuna nafaka vermekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Aynı Kanun’un 365. maddesinin 2. fıkrasında ise davanın; davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibaret olduğu düzenlenmiştir.
Yoksulluk kavramı yasada tanımlanmamıştır. Ancak Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.1998 gün, 1998/656; 688 sayılı ilamında yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Buna göre yardım nafakasına karar verilebilmesi için nafaka isteyenin yardım edilmemesi halinde zarurete düşeceğinin anlaşılması gerekmektedir. Zarurete düşme terimi çok sıkıntılı bir durumu ve ekonomik şartları ifade eder.
Hükmedilecek yardım nafakasının miktarı yalnızca sözkonusu sıkıntılı durumu önlemeye matuftur. Yardım nafakası yoluyla nafaka isteyenin geçiminin ve her türlü gereksinmelerinin sağlanması gerekmez.Nafaka ödemekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenecek nafakanın; davacının geçinmesi için gerekli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde TMK’nın 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; 1961 doğumlu davacının; ev hanımı olduğu, SGK’dan aylık 150,00 TL maluliyet aylığı aldığı, 1995 yılında eşinden boşandığı, iki oğlunun olduğu, davacının, davalı oğlunun satın aldığı evde, dava dışı oğlu ile birlikte yaşadığı, 1981 doğumlu davalının, 13.03.2013 tarihinde evlendiği, eşinin ev hanımı olduğu, 26.01.2014 tarihinde baba olduğu, bir fabrikada çalıştığı, aylık maaşının 3.000,00-4.300,00 TL aralığında olduğu, davalının hem kendi evinin, hem de davacı annesi adına satın aldığı evin banka kredisini ödediği, davacının, dava dışı oğlunun, davacı ile birlikte yaşadığı, güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, aylık 1.000,00 TL maaş aldığı anlaşılmaktadır.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun olan davacının, alt soyu olan davalıdan yardım nafakası isteme hakkı bulunmaktadır. Buna göre, davacı lehine yardım nafakasına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, takdir olunan nafaka miktarı, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, mirasçılıkta da aynı sırada yer alan dava dışı diğer evladın nafakaya katılma yükümlülüğü nazara alındığında fazladır.
Hal böyle olunca mahkemece; hükmedilecek nafaka miktarının yalnızca sözkonusu sıkıntılı durumu önlemeye matuf olduğu ve nafaka ödemekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesinin asıl olduğu göz önünde bulundurulup; dava dışı diğer evladında davacı annenin masraflarına katlanma yükümlülüğü dikkate alınarak, hakkaniyete uygun daha az bir miktar nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde talebin tümden kabulü doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.