Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/9557 E. 2015/17012 K. 02.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9557
KARAR NO : 2015/17012
KARAR TARİHİ : 02.11.2015

Taraflar arasındaki iştirak ve tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; Adana 5. Aile Mahkemesinin 2014/152 Esas ve 2014/943 Karar sayılı boşanma dosyası ile tarafların boşandıklarını, kararın henüz kesinleşmediğini, müşterek çocuğun velayetinin davacıya verildiğini, müşterek çocuğun üniversite sınavına hazırlanması nedeniyle masrafları olduğu, müşterek çocuk için aylık 400 TL dava tarihi itibariyle tedbir nafakasına ve kararın kesinleşmesiyle iştirak nafakasına karar verilmesini talep etmiştir.           
Davalı vekili cevap dilekçesinde; boşanma kararının henüz kesinleşmediğini, boşanma davasının bekletici mesele yapılmasını, davacının gelirinin daha fazla olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; dosya üzerinden inceleme yapılarak Adana 5. Aile Mahkemesinin göre müşterek çocuk Beraat’in velayeti babaya verildiği ancak velayetin henüz kesinleşmediği, bu davanın derdest olduğu, davacının iştirak nafakası isteme koşullarının oluşmadığından, HMK 114 md. gereği dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tedbir ve iştirak nafakası talebine ilişkindir.
1982 Anayasasının “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36.maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü yer almaktadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27.maddesinde ise; “(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
HMK.nun 27.maddesinde düzenlenen “Hukuki dinlenilme hakkı” iddia ve savunmada bulunma hakkından daha geniş olarak ve Anayasanın 36.maddesine uygun bir düzenlemedir. Buna göre, davanın taraflarının, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır.
Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere; bu hak, Anayasanın 36.maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların, yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini; yargı organlarının da, bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim, tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK.’nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
HMK.nun 137.maddesinde; “(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
(2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.” hükmü ile ön incelemenin kapsamı belirlenmiştir.
HMK.nun 138/1.maddesinde de, “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.” hükmü ile dava şartları ve ilk itirazlar hakkında mahkemece verilecek karara ilişkin vurgulama yapılmıştır.
Hakim, dilekçeler tamamlandıktan sonra, öncelikle dosyayı bu haliyle incelemeli ve mümkünse gerekli kararı vermelidir. Dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olan ön inceleme işlemleri, dava şartları ve ilk itirazlardır. (HMK 138) Dava şartları ve ilk itirazlarda eksiklik yoksa diğer ön inceleme işlemleri için duruşma açılmalıdır. (Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof.Dr.Oğuz Atalay, Prof.Dr.Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, 2013 14.Baskı, sayfa 572 vd.)
Somut olayda; mahkemece, dava dilekçesi ve tensip zaptı davalıya; tensip zaptı davacıya tebliğ edilmiş, ön inceleme duruşması yapılmadan, duruşma günü için taraflara davetiye çıkartılmadan dosya üzerinden ve davanın esasına yönelik karar verilmiştir. Davacı müşterek çocuk için tedbir nafakası isteminde bulunmuş olup bu istem konusunda olumlu ya da olumsuz karar verilmemiştir. Her ne kadar iştirak nafakası talebi dosya üzerinden reddedilmişse de tedbir nafakası yönünden dava şartı bulunduğu gözetilerek usulünce ön inceleme ve tahkikat aşamasında deliller toplanarak, küçüğün davacı yanında kaldığının ispatlanması halinde tedbir nafakası isteminin değerlendirilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın usulden reddi yönünde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir..
Bozma nedenine göre, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.