Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/9532 E. 2015/13712 K. 08.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9532
KARAR NO : 2015/13712
KARAR TARİHİ : 08.09.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2013
NUMARASI : 2011/144-2013/417

Taraflar arasında görülen sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayalı alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının, İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2008/13816 esas sayılı dosyası ile müvekkili davacının oğluna karşı icra takibi başlattığını ve takibin kesinleştiğini, davalı alacaklının takip konusu alacağını asıl borçludan tahsil edememesi üzerine, davalının talebi ile müvekkili davacıya İİK’nun 89. Maddesi gereğince 89/1,89/2,89/3 haciz ihbarnameleri gönderildiğini, bu haciz ihbarnamelerinin usulsüz olarak tebliğ edilmesine karşın kesinleştiğini ve müvekkili davacının taşınmazları üzerine haciz konulduğunu, müvekkilinin açmış olduğu menfi tespit davasının reddedildiğini, müvekkilinin icra dosyası kapsamında üçüncü kişi borçlu durumunda olmasına karşın sanki asıl borçluymuş gibi kapak hesabı yapılarak müvekkilinin icra dosyasında 43.001,00 TL borcu olduğunun belirlendiğini, oysa ilk yapılan kapak hesabına göre müvekkilinin borcunun 28.700,01 TL (18.957,21 TL asıl alacak, 7.582,80 TL %40 tazminat, 2.160,00 TL mahkeme masrafı) olduğunu, ikinci yapılan kapak hesabında asıl alacağa faiz yürütülmek sureti ile borç miktarın fazla çıkarıldığını, müvekkilinin haciz baskısı altında bu 43.001,00 TL bedeli ödediğini ancak müvekkilinin sorumluluğunun yalnızca 28.700,01 TL ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin haciz ihbarnamelerinde belirtilen miktardan fazlasını ödemekle yükümlü tutulamayacağını belirterek, müvekkililinin fazladan ödemiş olduğu 14.301 TL faiz alacağın, faizi ile birlikte müvekkiline iadesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili davalının yapmış olduğu icra takibinde davacıya 3.kişi borçlu sıfatı ile İİK’nun 89. Maddesi gereğince haciz ihbarnameleri tebliğ edildiğini ve davacının bu haciz ihbarnamelerine karşı açmış olduğu menfi tespit davasının reddedilmesi ile birlikte davacı bakımından icra takibin kesinleşerek borcun zimmetinde kabul edildiğini, davacı tarafın borcunu ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin icra dairesine ödediğini, müvekkkili davalının usulüne uygun olarak kesinleşen icra takibinde alacağını
tahsil ettiğini ve davacının yapmış olduğu bu ödeme ile sebepsiz zenginleşen kişinin bu ödeme ile borcundan kurtulan asıl borçlu olduğunu ve müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, doysa kapak hesabının icra müdür tarafından yapıldığını, müvekkili davalının bu konuda bir sorumluluğu bulunmadığını, kaldı ki yasal düzenlemeler ve Yargıtay uygulaması gereği haciz ihbarnamelerinin kesinleşmesi ve borcun ödenmemesi üzerine üçüncü kişi borçlu bakımından da asıl alacağa faiz yürütülebileceğini belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; sebepsiz zenginleşmeye dayalı istirdat davasının, genel hükümlere göre zenginleşen kişiye karşı açılması gerektiği, zenginleşen kişinin ise davacı borçlunun icra takip dosyasına yaptığı bu ödeme ile dosya borcundan kurtulan asıl borçlu olduğu ve davalı alacaklıya karşı husumet yöneltilemeyeği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava; sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayalı alacak istemine ilişkindir.
Sebepsiz zenginleşmeden sözedilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Temyize konu uyuşmazlık; İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2008/13816 esas sayılı dosyasında üçüncü kişi borçlu konumunda bulunan davacı bakımından takip konusu asıl borca faiz yürütülüp yürütülemeyeceği eş söyleyiş ile davacının icra takip dosyasına fazladan faiz ödemesi yapıp yapmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacı taraf, icra takip dosyasında yapılan yanlış kapak hesabı sonucu icra dosyasına fazladan 14.3012 TL faiz ödemesi yaptığını ve bu bedelin de davalı alacaklıya ödenmesi sureti ile davalının sebepsiz zenginleştiği iddiası ile bu davayı açmıştır.
Dosya kapsamından; davalı borçlunun İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2008/13816 esas sayılı dosyasında, faiz hesabı ile birlikte 43.001,00 TL ödediği anlaşılmaktadır.
Buna göre, öncelikle tespit edilmesi gereken husus, İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2008/13816 esas sayılı dosyasında, davacı borçlunun icra dosyasına ödeme yaptığı tarih itibariyle, davalı alacaklının, asıl alacak ve fer’ileri ile birlikte ne miktar alacaklı olduğunun tespitidir. Şayet davacının ödediği miktarın, davalı alacaklıya icra dosyası kapsamında ödenmesi gereken tüm miktardan fazla olduğu anlaşılır ise, fazla ödenen bu miktar bakımından sebepsiz zenginleşen kişi davalı alacaklı olacaktır ve bu durumda ise davalı alacaklıya husumet yöneltilmesinde bir isabetsizlik görülmeyecektir.
O halde mahkemece, işin esasına girilerek, İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2008/13816 esas sayılı icra takip dosyasında alacaklı olarak bulunan davalının, icra dosyası kapsamında davacı borçlunun ödeme yaptığı tarih itibariyle tüm ferileri ile birlikte ne miktar alacağı olduğu ve bu kapsamda da davalı alacaklıya fazladan ödeme (faiz ödemesi) yapılıp yapılmadığı araştırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi isabetsiz olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.