YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/915
KARAR NO : 2015/5062
KARAR TARİHİ : 26.03.2015
MAHKEMESİ : PAZAR(RİZE) 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2013
NUMARASI : 2012/227-2013/432
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin kızının 1999 yılında davalı Turan ile evlendiğini, Turan’ın, 2001 yılında eşini ve çocuğunu Türkiye’de bırakarak çalışmak için Amerika’ya gittiğini, yurt dışında bulunduğu sırada müvekkilini arayarak, eşinin ve çocuğunun oturabilmesi için babasına ait tek katlı evin üstüne ev yapılmasını istediğini, evin yapımı için gerekli masrafları göndereceğini taahhüt ettiğini, müvekkilinin, damadının sözüne itibar ederek, davalı Ali’nin evinin üstüne ev yaptırdığını, evin yapımı için 2003 yılında 46.000,00 TL masraf yapıldığını, masrafı davalılardan tahsil edemediğini, davalı Turan’ın 2009 yılında müvekkilinin kızından boşandığını, müvekkilinin ve kızının bu evden faydalanma imkanlarının kalmadığını belirterek; evin yapımı için harcanan 46.000,00 TL’nin, ödeme tarihinden itibaren işlemeye başlayacak yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; yetki itirazında bulunmuş, talebin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, zamanaşımını durduran veya kesen bir sebebin bulunmadığı, davacının talebinin her iki davalı açısından da ayrı ayrı zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; davacının talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için, bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedeni dayalı olması gerekir.
Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veye tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır.
Borçlar Kanununun 66. maddesinde sebepsiz zenginleşme davası için biri bir yıllık kısa, sübjektif ve nispi, diğeri on yıllık uzun, objektif ve mutlak olmak üzere iki ayrı zamanaşımı süresi öngürülmüştür. TBK’nın 82. Maddesinde 1 yıllık kısa süre, iki yıl olarak düzenlenmiştir. Bu süre, hak sahibi davacının, zenginleşmeyi geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Davacının geri isteme hakkının olduğunu öğrenebilmesi için zenginleşenin kimliğini, zenginleşmenin kendisine ait olduğunu ve haksız zenginleşmenin miktarını fiilen bilmesi gerekir. Bu şartlar, davacı tarafından kesin veya en azından davanın açılmasına imkan verecek ölçüde bilinmelidir.
Sebepsiz zenginleşmede geri alma hakkının doğum anı; sebepsiz zenginleşme ve yoksullaşma olgularının gerçekleştiği andır. İade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir.
Malvarlığı henüz zenginleşene verilmeden, davalının sebepsiz iktisabından ve bunun doğal sonucu olarak geri almaya ilişkin dava hakkından bahsedilemez. Dava hakkının doğmadığı hallerde ise zamanaşımının uygulanması düşünülemez. Bu bağlamda, sebepsiz zenginleşme olgusunun ve zamanaşımı def’i yönünden de iade borcunun muaccel olduğu anın dolayısıyla sebepsiz zenginleşme anının tespiti önemlidir.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; davacının, davaya konu harcamayı 2003 yılında yaptığı, davalı Turan’ın, davacının kızı aleyhine 05.09.2008 tarihinde boşanma davası açtığı, 28.10.2009 tarihinde tarafların boşanmalarına karar verildiği, hükmün, 31.05.2011 günü kesinleştiği, eldeki davanın 25.02.2010 günü açıldığı, bu bağlamda, dava konusu olayda zamanaşımı süresinin başlangıç anının, davacının kızı ile davalının boşanma kararının kesinleştiği an olduğu, bu bağlamda; dava tarihi itibariyle davanın zamanaşımına uğramadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece; davalı tarafın zamanaşımı def’i reddedilip, işin esasına girilerek, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçelerle davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.