Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/8976 E. 2015/14273 K. 16.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/8976
KARAR NO : 2015/14273
KARAR TARİHİ : 16.09.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2014
NUMARASI : 2013/155-2014/464

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesi ile; davalının …..Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesinde başhemşire yardımcısı olarak çalışırken, lise mezunu olmasına rağmen maaş ve ek ödemesini yüksekokul mezunu olarak alması nedeniyle; Başhekim Yardımcısı Dr. …Kan tarafından düzenlenen 06.01.2012 tarihli inceleme raporuna göre, haksız yere ödenen 1.871,09 TL toplam döner sermaye farkının ve 1.767,42 TL maaş farkı toplamının kendisinden tazmini gerektiği iddia edilerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile toplam 3.747,36 TL alacağın 22.02.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; aleyhine tahakkuk ettirilen 1.871,10 TL’yi hastanenin döner sermaye veznesine yatırdığını, yasal süresi içerisinde Haziran 2005- Aralık 2010 tarihleri arasında fazla ödenen maaş farkı ile döner sermaye farkının saymanlık veznelerine yatırılmasına yönelik işlemin hukuka aykırı olduğunu belirterek iptali istemiyle İstanbul 6. İdare Mahkemesine dava açtığını, davanın lehine sonuçlandığını, davalı tarafın mahkeme kararı sonrasında parayı iade ettiğini ve İstanbul Bölge İdare Mahkemesinde itirazda bulunduğunu, itirazın reddine ve kararın onanmasına karar verildiğini, şu an itibariyle de İstanbul Bölge idare mahkemesine karar düzeltme talebinde bulunduklarını savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; İstanbul 6. İdare Mahkemesi 07.11.2012 tarih ve 2012/ 430 E, 2012/ 2154 Karar sayılı kararı ile; Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararında yer verilen ilkelere kıyasen olayın gelişimi gözetildiğinde, söz konusu ödemelerin yapılmasında açık hata bulunmadığı gibi, davacının herhangi bir gerçek dışı beyanı ve hilesi de bulunmadığından, bu şekilde yapılan ödemelerin istirdadının, ancak en son yapılan hatalı ödeme tarihinden geriye doğru 60 gün içinde kalan sürede gerçekleşen yersiz ödemelerle sınırlı olacağı, bu süreyi aşan dönemlerde yapılan ödemelerin geri alınmasının ise mümkün olmadığı sonucuna varıldığı, bu durumda Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararında yer verilen en son yapılan hatalı ödeme tarihinden geriye doğru 60 günü aşan ödemelerin istenilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği, açıklanan nedenlerle; dava konusu işlemin iptaline karar verildiğinin görüldüğü için davalıdan 2005 Haziran ve Aralık aylarında fazla ödenen ücretin iadesine dair açılan davanın haksız olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; yersiz ödendiği iddia edilen dava konusu paranın sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalıdan geri istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının, geçerli (haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır.
Kural olarak zenginleşen, başkasının malvarlığından veya emeğinden haklı bir sebep olmaksızın elde ettiği zenginleşmeyi geri vermek zorundadır. (TBK m.77/1) Borç olmayanı rızası ile ödeyen kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir. Burada kastedilen yanlışlık, eda ile ilgili olup, edada bulunanda bağışlama irade ve arzusunun bulunmadığını gösteren bir yanılmadır.
Bu bağlamda; HGK’nın 1982/13-387 E.-1984/997 K. sayılı kararında; hatalı intibak ve hatalı terfi gibi şart tasarrufun yanlış yapılması veya sonradan geri alınması halinde, daha önce bu şart tasarrufa dayanılarak memura yapılan fazla ödemenin idare hukuku ilkelerine göre geri istenebileceği ve geri isteme süresinin 60 gün olduğu, ancak şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin Borçlar Kanununun sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde geri istenebileceği açıklanmıştır.
Şart tasarruflar; önceden belirlenmiş hukuk kurallarının kişiler hakkında uygulanmasına dair işlemlerdir. Bu tür işlemler, hukuk düzeninde değişiklik yapmazlar; yalnızca kişilerin durumunda değişiklik yaparak onları bir durumdan başka bir duruma geçirirler. Şart tasarruflar; kişisel bir hukuki durum yaratmaları bakımından geniş anlamda sübjektif tasarruflar kapsamında olmalarına karşın, “konu” bakımından hukuk aleminde bir değişiklik yapmayıp, yalnızca hak sahibi süje bakımından bir yenilik ve değişiklik doğurmaları itibariyle, dar anlamda sübjektif tasarruflardan ayrılırlar.
Şart tasarrufa dayanılarak yapılan yanlış intibak ve ödemeler ancak iptal davası ya da yasalarda özel süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar geriye yürür biçimde geri alınabilir.
Dava konusu olayda, davacı idarenin herhangi bir şart tasarrufu bulunmadığı için şart tasarrufun varlığı halinde uygulanacak ilkeler somut olayda uygulanamaz.

Diğer taraftan davalıdan iadesi talep edilen alacak, para borcuna ilişkin olup, iade zamanında borçlunun elinden çıkmış olması veya harcanarak tükenmiş olması, borçlunun iade yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Hal böyle olunca mahkemece; herhangi bir şart tasarrufa dayanmayan hatalı ödemenin, sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde istenebileceği gözetilerek, tarafların tüm delilleri toplanıp, davalıya yapıldığı iddia edilen fazla ödeme miktarına ilişkin uzman bilirkişiden yeterli ve denetlenebilir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 16.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.