YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/8780
KARAR NO : 2015/16436
KARAR TARİHİ : 22.10.2015
Y A R G I T A Y İ L A M I
Davacılar C.. T.. ve A.. T.. ile davalı M.. T.. aralarındaki alacak davasına dair Kargı Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25/11/2014 günlü ve 2014/128 E. -2014/654 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 02.04.2015 günlü ve 2015/2514 E. – 2015/5555 K. sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili dilekçesinde; davalının, davacıların işletmesine ortak etme sözü vererek yapılan ön sözlü anlaşma gereği, davalıya 04.01.2010 ve 05.01.2010 tarihlerinde toplam 110.000 TL’nın banka aracılığı ile gönderildiğini, ayrıca işletmenin borcu ve giderleri için kendi çeklerini kullanarak 98.650 TL daha harcadıklarını, bu sayede şirketin güçlendiği, işler hale geldiği, davacıların pekçok müşteri bağladığını, ortaklık için davalıyı zorladığını, ancak buna yanaşmadığını, bir türlü ortaklık ilişkisi kurulamadığını, davalının zaman zaman davacılara 55.809 TL geri ödeme yaptığını belirterek, 150.000 TL alacağın 04.01.2010 tarihinden itibaren ticari faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davalı cevabında; 110.000 TL’nin davacılardan Ahmet’e borç verdiğini, davacınında bunu havale etmek suretiyle geri ödediğini, bir süre sonra Ahmet’in şirketinde üretilen ürünleri pazarlamak istediğini ve bu konuda anlaştıklarını, kendi hesabından çekleri, mallar gönderilmeden önce kurulan bağlantı gereği ileri teslim tarihli teslim ettiğini, toplam tutarın 98.650 TL değil, 92.350 TL olduğunu, malların gönderildiğini (40.475 TL tutarında) ve fatura edildiğini, davacının çek tutarı kadar mal almadığını, bu sebeple aradaki farkın, banka havalesi ile davacıya gönderildiğini, davacıların haksız kazanç peşinde olduğunu belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacıların davalıya ortaklık sözleşmesindeki taahhüdüne uygun şekilde ödemede bulundukları, önceki ortaklık sözleşmesinin kurulamadığı, davalının ise bu alacağın bir kısmını ödediği, bakiyenin ödenmediği gerekçe gösterilerek, davanın kabulü ile 150.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyizi üzerine; Dairemizin 19.12.2013 tarih ve 2013/19955 E– 18297 K sayılı ilamı ile özetle “ 110,000 TL’nin nakit gönderildiğinin davalı tarafından kabul edilip, borcun iadesine ilişkin olduğunun savunulduğunu, havale edilen ve dayanılan banka dekontlarında paranın gönderiliş nedeni hakkında açıklama bulunmadığı, BK 457 vd. (TBK 555 vd.) ve yasal karine karşısında, davacının havalelerin ortaklık kurulmasına yönelik olduğunu yazılı belge ile ve gerektiğinde yemin deliline de dayandığı gözönünde bulundurularak ispatı gerektiği gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile sonuca gidilmesi, ayrıca çeklerle yapılan ödemeye ilişkin, davalının kabulünde olan 92.350 TL dışında kalan miktar yönünden ispat yükünün davacı tarafta olduğu, 92.350 TL olması halinde ise davalının davacıya 40.475 TL’lik mal gönderdiğini savunması nedeniyle, davalıya bu hususta ispat olanağı sağlanması gerektiği, kartların mal tesliminden ve çekle yapılan ödemenin belirlenmesinden sonra, davacı tarafça kabul edilen geri ödeme 55.809 TL dışında kalan kısım tahsilinin talep edildiği dikkate alınmak suretiyle hüküm tesisi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Dairemizin bozma ilamına uyularak mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 146.441 TL’nin 15.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 02.04.2015 tarih ve 2015/2514 – 5555 sayılı kararı ile onama kararı verilmiş, davalı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair karar düzeltme itirazları yerinde değildir.
Ancak, mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar; usuli kazanılmış hak olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
Somut olayda, mahkemenin ilk kararı ile yalnızca “150.000 TL alacağın davalıdan tahsiline” hükmedilmiş, “faiz” talebi hakkında bir karar verilmemiş, bu hususta davacı tarafın temyizi olmamıştır. Bu durumda faiz yönünden davalı taraf lehine usuli müktesep hak oluştuğu gözönünde bulundurulmaksızın, faize hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.
Ancak, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 02.04.2015 tarih ve 2015/2514 – 5555 sayılı onama kararının kaldırılarak yerine; mahkeme kararının 1. bendinde yazılı bulunan “ 15.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte” ifadeleri silinerek hükümden çıkartılmak suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.10.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.