YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/8631
KARAR NO : 2015/16185
KARAR TARİHİ : 20.10.2015
MAHKEMESİ : NİZİP 2. ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/07/2014
NUMARASI : 2013/218-2014/304
Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dava dilekçesinde; davalı eşinin 10.03.2013 günü evi terk ederek önceki eşinden olan çocukları ile yaşamaya başladığını ve kendisine maddi-manevi anlamda hiçbir katkısı olmadığını belirterek, kendisi için aylık 500,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle yetki itirazında bulunmuş olup, esasa ilişkin olarak ise müvekkili davalının yaklaşık bir yıldan beri akciğer kanseri ile mücadele ettiğini, kemoterapi tedavisi dahi göremeyecek derecede yaşlı olduğunu, bu rahatsızlıklarının ortaya çıkması ile birlikte davacının müvekkili ile hiç ilgilenmemeye başladığını ve müvekkili davalıya “ben sana bakamam, sen yatalaksın” gibi onur kırıcı sözler söylediğini, müvekkilinin bu sebeplerle evden ayrılarak oğlunun yanında yaşamak zorunda kaldığını ve bu kapsamda davacının ayrı yaşamakta haklı olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve davacı için aylık 300,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, tedbir nafakası istemine ilişkindir.
TMK’nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (TMK md. 186/son).
Somut olayda, tarafların 24.04.1991 tarihinde evlendikleri, müşterek çocuklarının bulunmadığı, davacının ev hanımı olduğu, davalının ise aylık 950 TL emekli maaşı aldığı, tarafların yaklaşık 1 yıldır ayrı yaşadığı anlaşılmaktadır.
Davacı ayrı yaşamada haklı olduğunun, davalı ise davacının ayrı yaşamakta haklı olmadığının ispatı hususunda tanık deliline başvurmuştur.
Davacı tanığı olarak dinlenen davacının kiracıları ortak beyanlarında, taraflar arasında bir sorun olmadığını belirtmiş olmakla birlikte, tanık Z. Ç. davalının oğlu olan Sait’in davalıyı tatil yapmak için ……..’a götürdüğünü ve davalının bir daha geri dönmediğini, diğer tanık M. Ç. ise davalının rahatsızlığı sebebi ile oğlu tarafından ……….’ya götürüldüğünü duyduğunu ancak davalının neden geri dönmediğini bilmediğini beyan etmiştir.
Davalı tanığı olarak dinlenen davalının oğlu ve gelini ise; davalının 2012 yılında “koah” teşhisi ile başlayan hastalığının akciğer kanseri ile devam ettiğini, davacının, bu hastalıkların ortaya çıkmasından sonra davalıya kötü davranmaya başladığını, hiçbir şekilde ona bakmadığını, davalının hastalığının iyice ilerleyerek bakıma muhtaç hale gelmesi nedeniyle davalıyı kendi evlerine getirdiğini, yaklaşık 14 aydır davalının her türlü bakımını kendilerinin sağladığını, davacının ilgisizliği nedeniyle davalının kendileriyle birlikte kaldığını beyan etmişlerdir.
TMK.nun 6.maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
Buna göre dosya kapsamı, taraf ve tanık beyanlarına göre, davalının ağır derecede hasta ve bakıma muhtaç olduğu buna karşın davacı kadının davalı eşi ile ilgilenmemesi sebebi ile davalının ilk eşinden olan oğlu ve gelini ile yaşamak durumunda kaldığı, bu kapsamda davacı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu iddiasını ispat edemediği sabittir.
O halde mahkemece, ayrı yaşamada haklı olduğu iddiasını ispat edemeyen davacının tedbir nafakası isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.