Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/7368 E. 2015/10878 K. 11.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/7368
KARAR NO : 2015/10878
KARAR TARİHİ : 11.06.2015

MAHKEMESİ : MERSİN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2013
NUMARASI : 2012/475-2013/697

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali-tenkis davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın derdestlik nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı murisi M… S..Y…’ın Mersin 9. Noterliğinin 25/01/2002 tarihli vasiyetnamesini düzenleyerek tüm mal varlığını mirasçısı yeğeni davalı C.. G..’ye bıraktığını, oysa vasiyetnamenin yapıldığı tarihte vasiyet düzenleyen murisin görme, işitme ve konuşma yeteneğine sahip olmayacak derecede hasta olduğundan vasiyetnamenin şekil açısından geçerli olmadığını, zira vasiyetnameyi okuyacak kadar görme yetisinin olmadığını, yine vasiyet düzenleyen murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte hukuki ehliyetinin bulunmadığını, davacının mahfuz hissesinin aşılmış bulunması nedeniyle de vasiyetnamenin geçersiz olduğundan söz konusu vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini talep etmiştir.
Yargıtay bozma ilamı öncesi Yerel mahkemece dava “M.K’nun 531-559 maddeleri gereğince açılmış şekil ve hukuki ehliyet bulunmadığından düzenlenen vasiyetnamenin iptali istemine ilişkin “uyuşmazlık olarak nitelendirilmiştir .
Mahkemece; “Vasiyetnamenin şekil şartlarına uygun olduğu, Adli Tıp Kurumu raporuna göre de vasiyetçinin hukuki ehliyete haiz olduğu sabit bulunmakla; davacının bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş; Dairemizin 10/01/2012 tarih ve 2011/19399 Esas-2012/336 Kararı ilamıyla; “Ancak, bir davada; maddi olayları açıklamak tarafların, hukuki nitelendirmede bulunmak ve olaya uygun kanun maddesini bulup uygulamak hakimin görevidir. Dava dilekçesinde; açıkça tenkis istemi ifade edilmemiş ise de, davacının tek mirasçı olduğu ve düzenlenen vasiyetname ile mahfuz hissesine tecavüz edildiği açıkça vurgulanmıştır. O halde, talebin tenkis talebini de içerdiği kabul edilip, bu çerçevede bir inceleme ve araştırma yapılarak oluşacak sonuç dairesinde hüküm kurulmalıdır. Yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, …” gerekçesiyle bozma konusu yapılarak dosya yerel mahkemeye iade edilmiştir.

Sözkonusu bozma ilamı üzerine dosyanın gönderildiği yerel mahkemece; bozma ilamına uyulması yönünde karar alınmış; ve bozma ilamına uyulması neticesinde yapılan yargılama sonucu; “…Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2002/1419 Esas sayılı dosyası ile bizim davamızın açıldığı tarihin akabinde aynı taraflar arasında görülen ve dosyamız davacısı tarafından açılan müstakil bir tenkis davası olduğu ve bu davanın halen derdest olduğu, anlaşılmaktadır. Bizim dosyamız Yargıtay bozma ilamına uyulması ile birlikte tenkis davasına dönüştüğünden bu andan itibaren Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin tenkis davası dosyası bizim davamız yönünden derdest dosya anlamını taşımaktadır. Her ne kadar davanın açıldığı tarihten sonra yürürlüğe girsede 6100 HMK nun usül hükümlerinin bütün davalılar yönünden derhal yürürlüğe gireceği tartışmasızdır. HMK’nun 114/1-ı bendi uyarınca derdest bir davanın bulunmamış olması da dava şartı olarak düzenlendiğinden ve de dava şartı yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözönüne alınması gerektiğinden. davamızda Yargıtay bozma ilamına dayalı olarak davanın tenkis davası olarak değerlendirilmesinden önce Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/1419 Esas sayılı dosyası derdest sayılması gerektiğinden davanın dava şartı yokluğundan reddine …,” karar verilmiş sözkonusu karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir .
1086 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu 187/4.maddesine göre “4 – İkame olunan davanın diğer bir mahkemede derdesti rüyet bulunduğu iddiası,” ilk itirazlardan olup, 194. madde gereği 2. davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu derdestlik konusunu dava şartı olarak düzenlemiştir. HMK 114/ ı maddesinde aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması gerektiği dava şartı olarak belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK 448.maddesine göre “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” 450. maddesinde “(1) 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.” düzenlemesi mevcuttur.
Anılan düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere 6100 Sayılı HMK hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal yürürlüğe girecektir.
1086 Sayılı HUMK döneminde açılan davalara ilişkin olarak eski kanun hükümlerinin uygulanması istisnai olarak HMK geçici 1 ve 2.maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, 6100 Sayılı HMK’nın yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, ile senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz. 1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde usulüne uygun olarak düzenlenmiş bulunan senetler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra da geçerliliklerini korur.
Kanun açıkça bir istisna getirmediğinde göre dava şartı olarak düzenlenen derdestlik müessesesinin 1086 Sayılı HUMK döneminde açılan davalarda da uygulanması gerekecektir.
Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamada bulunabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; Dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan Kamu Düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartları dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar varolmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemenin HMK 115 maddesi gereği dava şartı noksanlığı nedeniyle davayı usulden reddetmesi gerekir.
Bir davada derdestliğin kabul edilebilmesi için varlığı gerekli üç koşul birlikte aranır.
Bunlar: 1- Bu davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılmış olması; 2-Davanın görülmekte ( derdest ) olması; 3- Daha önce açılmış ve görülmekte olan o dava ile ikinci davanın yani bu davanın aynı olması koşullarıdır.
Her iki davanın aynı sayılması için gerekli şartlar bakımından maddi anlamda kesin hüküm ile derdestlik arasında hiç bir fark yoktur. O nedenle, bu dava ile görülmekte olan başka bir davanın aynı dava olduğunu söyleyebilmek için; maddi anlamda kesin hükümdeki gibi; her iki davanın taraflarının, dava konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. İki davanın taraflarının aynı olması için tarafların her iki davada da aynı sıfatla davacı veya davalı sıfatıyla hareket etmiş olmaları gerekmez. Derdestlik itirazında dava sebebinden maksat da hukuki sebepler değil davanın dayanağını teşkil eden vakıalardır. Her iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olduğu kanısına varılırsa 1086 Sayılı HUMK 187/4 ve 194 maddeleri gereği ikinci davanın açılmamış sayılmasına, 6100 sayılı HMK 114/ ı ve 115/2 maddesine göre ise davanın usulden reddine karar verilmelidir.
Somut olayda; Temyiz istemine konu iş bu yargılama dosyasının 30.10.2002 tarihinde açıldığı; hükme dayanak yapılan ve derdest olduğu beyan olunan Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/1419 Esas sayılı yargılama dosyasının 27.12.2012 de bizim davamızdan sonra açıldığı anlaşılmakla; yerel mahkemece davanın esasına girilerek dosyanın esastan değerlendirilmesi gerekirken; iş bu temyiz istemine konu yargılama dosyasından sonra açılan dava dosyası ilgi tutularak 6100 sayılı HMK 114/1-ı bendi uyarınca derdestlik nedeniyle, açılan davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile verilen kararın niteliği gereği sair temyizların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına; HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre, şimdilik diğer yönlerin inelenemsine mahal olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.