YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/692
KARAR NO : 2015/20808
KARAR TARİHİ : 22.12.2015
MAHKEMESİ : DENİZLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/07/2014
NUMARASI : 2006/293-2014/296
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Asıl ve birleşen davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilleri olan davacıların murisinin, asıl davalılara ait santral binasının 2. katında dolaşırken, elektrik gerilim hattını fark etmeyerek elektrik çarpması sonucu hayatını kaybettiğini, birleşen davalılardan davalı M.. K..’nın işletmede görevli müdür, davalı E.. Ş..’in ise santral müdürü olduğunu, bu olay nedeni ile murisin eşi N.. B.. ile çocukları U.. B.. ve E.. T..’ın hem maddi, hem de manevi zarara uğradıklarını, manevi zararlarının giderilmesi için N.. B.. için 30.000,00 TL; U.. B.. için 10.000,00 TL, E.. T.. için 10,000.00 TL manevi tazminat ile N.. B.. için 5.000,00 TL maddi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davadaki davalılar vekili cevap dilekçesinde, yetki, görev, zamanaşımı, derdestlik ve husumet yönünden itirazlarını sunarak açılan davanın reddine karar verilmesini istemiş, birleşen davalılar ise davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece; asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen bu hüküm süresi içinde, taraflarca temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle; “tebligat”, “taraf teşkili”, “adil yargılanma” ve “hukuki dinlenilme hakkı” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır:
Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Bir davada davalının, davacının açmış olduğu davadan haberdar olması, davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekir. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, Tebligat Kanununda açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK.’nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun amir hükmü gereğidir.
Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)
Bu ilkeler ışığında, somut olaya gelecek olursak; birleşen dava davalılarından M.. K..’ya yargılama sırasında, hiç tebligatın yapılmadığı, davalı E.. Ş..’e ise yapılan tebligatın, muhatabının adreste tanınması nedeni ile bila tebliğ iade edildiği, davalıların yokluğunda yapılan yargılama neticesinde haklarında hüküm kurulduğu, böylelikle de, birleşen dava davalılarının savunma haklarının açık bir şekilde kısıtlandığı, davalıların temyiz dilekçelerinde de, bu hususun açık bir şekilde dile getirildiği görülmüştür.
Öyle ise, mahkemece; taraf teşkilinin usulünce sağlanmasından sonra, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan, davalılar hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.