Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/6375 E. 2015/20582 K. 17.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6375
KARAR NO : 2015/20582
KARAR TARİHİ : 17.12.2015

MAHKEMESİ : KAYSERİ 3. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2015
NUMARASI : 2011/843-2015/101

Taraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı S.. Y.. vekili tarafından istenilmekle daha önceden belirlenen 08/12/2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı S.. Y.. vekili Av.Osman geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanununun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin 17.12.2015 gününe bırakılmasına karar verildi.
Belirlenen gün ve saatte dosyadaki bütün kâğıtlar okunarak, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; müşterek evden şiddet görerek ayrılmak zorunda kalan müvekkilinin, davalı Salih’ten 23.09.2004 tarihinde boşandığını, 15.08.2000 tarihli çeyiz senedinde yazılı tüm eşya ve ziynetlerin düğünden önce davalılara teslim edildiğini ve bu eşyaların davalılarda kaldığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı tutup, çeyiz senedinde yazılı olan 7 kilo altına eş değer alacağa karşılık şimdilik 160.000,00 TL’nin en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili Salih’in 06.10.1999 tarihinde evlendiğini, düğünün 2000 yılının Agustos ayında yapıldığını, düğünden önce taraflar arasında çeyiz senedi akdedildiğini ancak davacı tarafın dosyaya ibraz ettiği çeyiz senedinin müvekkillerinin imzaladığı senet olmadığını, davacının dayandığı çeyiz senedindeki imzaların müvekkillerine ait olmadığını, müvekkillerinin imzaladığı çeyiz senedi ile davacı tarafın dosyaya sunduğu çeyiz senedi içeriğinin tamamen farklı olduğunu, senette yazılı eşyaların hiç satın alınmadığını, zira, düğünden sonra Almanya’da yaşanacağı için Türkiye’de ayrı bir ev tutulmadığını, Salih’in ailesinin Türkiye’de bulunan evlerinin bir odasını Yeşim ile Salih’e tahsis ettiğini, bu nedenle ev eşyası alınmadığını, düğünden sonra
davacı ile müvekkili Salih’in Almanya’ya gittiklerini, Almanya’da birlikte yaşadıkları 13 ay boyunca aralarında her hangi bir anlaşmazlık yaşanmadığını, davacının müvekkili Salih işteyken müşterek konutu bir miktar para ve düğünde takılan altınlarla birlikte terk ettiğini, tarafların 17.03.2003 tarihinde Almanya’da anlaşmalı boşandıklarını, boşanma davası sırasında davacının çeyiz senedinden hiç bahsetmediğini, eldeki davanın 16.09.2011 tarihinde açıldığı, talebin zamanaşımına uğradığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davacı kadının müşterek evden kocası Salih’ten şiddet görerek ayrıldığı ve çeyiz senedinde yazılı eşyaları yanında götüremediği gerekçesiyle davalı Salih aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile toplam 85.139,00 TL’nin davalı Salih’ten tahsiline, bu bedele dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davalı Durna ve Mümin aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiş, hükmü; davalı S.. Y.. vekili duruşma istemli olarak temyiz etmiştir.
Dava; çeyiz senedine dayalı eşya ve ziynet alacağı istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nın 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları kanıtlaması gerekir.
Somut olayda, davacı davasını 15.08.2000 tarihli çeyiz senedine dayalı olarak açmıştır. Davalı Salih, çeyiz senedindeki imzanın kendisine ait olmadığını savunmuş, mahkemece bu hususta alınan bilirkişi raporunda; imzanın davalı Salih’in elinden çıktığını gösterir nitelik ve yeterlilikte uygun grafolojik bulguların tespit edilemediği rapor edilmiştir. Buna rağmen mahkemece, tanık beyanlarına göre eşya ve ziynetlerin alındığı, en azından alınmasının davacıya taahhüt edildiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiştir.
Davalı S.. Y.. vekili cevap ve temyiz dilekçesinde; davacıya ait olan yatak odası, 2 halı, 2 yorgan ve el örgüsü dantelin(sandık içi eşya) müvekkilinde olduğunu ve bunları iade etmeye hazır olduklarını beyan ettiğine göre, davalı vekilinin bu beyanları doğrultusunda yalnızca bu eşyaların bedeli ile sınırlı olarak davacının talebi kabul edilmelidir.
Davacının, diğer talepleri yönünden davalı Salih’in, davacının dosyaya sunduğu çeyiz senedindeki imzayı inkar ettiğine ve senetteki imzanın davalı Salih’e ait olduğu belirlenemediğine göre, davayı çeyiz senedine dayalı olarak açan davacının iddiasını ispat edemediğinin kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan ziynet eşyalarının kadın üzerinde olması yada evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı tarafın zilyetlik ve siyanetine terkedilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan sözkonusu ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev’indendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi herzaman mümkündür. Davacı, davaya konu ziynet eşyalarının varlığının, evi terkederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığının ispat yükü altındadır.
Her ne kadar davacı vekili; davacının sürekli şiddete maruz kaldığını iddia etmişse de; bu konuda kanıt ortaya koyamamıştır. Davacı ve davalı Salih yurtdışında, davacı tanıkları Türkiye’de yaşamaktadır. Davacı tanıklarının ziynet eşyalarının davalı Salih’te kaldığına dair görgüye dayalı bilgileri yoktur. Kabul edilen ev eşyaları dışında kalan eşyaların alınmadığı da sabittir. Şu durumda ziynet eşyaları ile, (yatak odası, 2 halı, 2 yorgan ve el örgüsü dantelin(sandık içi eşya) hariç) ev eşyaları ve 17.000 TL kızlık hakkının ödeneceğine dair talepler konusunda davacı tanıklarının anlatımları davanın kabulü için yeterli değildir. Ancak davacı sair deliller demek suretiyle yemin deliline dayanmış olduğundan, davacıya bu talepleri konusunda karşı tarafa yemin teklif etmek hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre hüküm kurulmaması doğru görülmemiştir. Bu bağlamda mahkeme kararı isabetsiz olup, davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir.
Hal böyle olunca mahkemece; yukarıdaki hukuki ve maddi olgular göz önünde bulundurularak yalnızca yatak odası takımı, iki halı, iki yorgan, el örgüsü dantelin(sandık içi eşya) bedelinin davalı Salih’ten tahsiline, diğer talepler yönünden davacının, karşı tarafa yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.