YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4308
KARAR NO : 2015/11952
KARAR TARİHİ : 29.06.2015
MAHKEMESİ : DÜZİÇİ ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2014
NUMARASI : 2013/530-2014/555
Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesi ile davacının öğrenci olduğunu, eğitim giderleri bulunduğunu belirterek 750 TL yardım nafakası talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi ile davanın reddini istemiştir.
Mahkemece aylık 250 TL yardım nafakasının karar tarihinden itibaren davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK.nun 328/1.maddesinde “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.” Aynı yasanın 2.fıkrasında ise, “Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitim sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” hükmü mevcut bulunmaktadır.
TMK.nun 364.maddesine göre; “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.”
Aynı Kanunun 365/2.maddesinde de; “Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir.” düzenlemesi yer almıştır.
Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 gün ve 1998/656-688 sayılı ilamında da; “…yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların…” yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.
Okumakta olan kişi kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise, ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki, bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır.
Somut olayda davalının öğretmen o1duğu,ek ders ücreti ile 3.758TL gelirinin olduğu,davacının ise B… Üniversitesi F… bölümünde öğrenci olduğu,130 TL yurt ücreti ödediği,280 TL burs aldığı,annesinin ise öğretmen olduğu anlaşılmaktadır. Mevcut dosya kapsamına göre davacı lehine hükmedilen yardım nafakasının miktarı, davacıya ait giderlerin büyük bölümüne dava dışı annenin katlanmasına neden olacak denli azdır.
Yukarıda anılan ilkeler uyarınca; davacının giderleri, nafaka yükümlüsü babanın geliriyle orantılı olacak şekilde Medeni Kanun’un 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek, daha uygun bir miktar yardım nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabul şekline göre;hükmedilen yardım nafakasının başlangıç tarihi karar tarihi olarak belirlenmiştir. 28/11/1956 tarih ve 15 E.-15 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder. Buna göre, nafakaya dava tarihten itibaren hükmetmek gerekirken; nafakanın karar tarihinden itibaren tahsiline yönelik hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Bundan ayrı olarak, nafaka davalarında; davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten (maktu vekâlet ücreti) düşük olmamak üzere, hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden nisbi vekâlet ücretine hükmolunur. (AAÜT. md 9)
Bu bağlamda mahkemece, davada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı vekili lehine 2014 yılı AAÜT gereğince 1.500 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu 500 TL vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Ve yine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 9/2. maddesi; “Nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemez.” şeklindedir.Mahkemece reddedilen kısım üzerinden davalı vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.