YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4274
KARAR NO : 2015/11656
KARAR TARİHİ : 23.06.2015
MAHKEMESİ : ELAZIĞ 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2014
NUMARASI : 2014/461-2014/845
Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların Elazığ 1.Aile Mahkemesi’nin 04.06.2014 tarih 2010/359 E. 2012/195 K. sayılı ilamı ile boşandıklarını,bu kararın 03.05.2012 tarihinde kesinleştiğini, boşanma neticesinde davalı lehine aylık 200 TL yoksulluk nafakası ve müşterek çocuk Ç… Nur lehine de aylık 150 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, davacının ekonomik kriz nedeniyle işten çıkarılması sonucu yoksulluk nafakasını ödeyemeyecek duruma düştüğünü, davalının ise sigortalı olarak bir bebek mağazasında çalıştığını belirterek, davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının hükmedilen yoksulluk nafakasını düzenli olarak ödemediğini, davalının kendisi ve müşterek çocuk için hükmedilen nafakalar ödenmediği için geçim sıkıntısı çektiğini, davalının ara ara çalıştığını, bu durumun SGK hizmet dökümü ile anlaşılacağını, davalının sabit bir işi bulunmadığını, aylık 500 TL kira ödemesi olduğunu, davacının ise Iğdır’da çalışmakta olup nafaka ödememek için sigortalı olmadığını, aylık 3.000 TL geliri olduğuna ilişkin duyumları olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalının dava tarihinde ve halen sigortalı çalışmasının bulunduğu, asgari ücret seviyesinde gelir elde ettiği, buna karşılık davacının ekonomik durumunda olumlu bir gelişme olmadığı, bir otobüs firmasında çalıştığı sürece gelir elde edip ,çalışmadığı zamanlarda gelir elde etmediği gözönüne alındığında yoksulluk nafakasının kaldırılma koşullarının oluştuğu gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık konusu, davalının çalışması nedeniyle lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması gerekip gerekmediği hususundadır.
TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı vekili; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki bilimsel öğretide: “Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğindedir” şeklinde açıklamalara yer verilmiş bulunmaktadır (Akıntürk, Turgut: Aile Hukuku, 2.cilt, İst. 2002, sh.294).
Somut olayda; tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmalarından ve tanık beyanlarından davacının şoför olup iş bulduğu zaman çalışıp gelir elde ettiği, davalının ise aylık 700 TL ücretle bir bebek mağazasında sigortalı olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Ancak, mahkemece davalının sosyal ve ekonomik durumunun tespitine ilişkin olarak yeterli inceleme ve araştırma yapılmamış, elde ettiği gelirin aldığı yoksulluk nafakasının miktarı da gözetildiğinde davalıyı yoksulluktan kurtaracak düzeyde olup olmadığı net bir şekilde tespit edilmemiş ve davalı lehine boşanma neticesinde hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması yoluna gidilmiştir.
Hal böyle olunca; mahkemece, davalının ekonomik ve sosyal durumu etraflıca araştırılıp davalının yoksulluğunun ortadan kalkıp kalkmadığının belirlenmesi, yoksulluğu ortadan kaldıracak düzeyde geliri olmadığının tespit edilmesi halinde, nafakada (çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince) uygun bir miktar indirime karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu nafakanın kaldırılmasına karar verilmiş olması hususu hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.