Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/19530 E. 2017/6173 K. 27.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/19530
KARAR NO : 2017/6173
KARAR TARİHİ : 27.04.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; müvekkili ile davalının 20/10/1979 tarihinde haricen gayrımenkul satış senedi imzaladıklarını, söz konusu satış senedine göre davalının 20 seneyi aşkın süredir zilyetinde bulundurduğu Kaş ilçesi Çukurbağ yarımadası Karabelen Küçükkuyu mevkindeki 250 metrekarelik tarlayı müvekkiline 15.000 TL bedel ile satmayı kabul ettiğini, bu bedelin Ziraat Bankası aracılığı ile davalıya ödendiğini, askı ilanları kesinleşmediğinden taşınmazın tapusunu alamadığını, Kaş Kadastro Mahkemesinde görülen davalar sonucunda dava konusu taşınmazın orman olması nedeni ile Hazine adına tesciline karar verildiğini ileri sürerek taşınmazın dava tarihindeki bedelinin belirlenerek faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; dava konusu taşınmazı 1979 tarihinde davacıya sattığını, davacının bu yeri tapusuz olduğunu bilerek satın aldığını, sattığı tarihte zilyetliği devrettiğini ve gayrimenkulü davacıya teslim ettiğini, kadastro çalışmaları sırasında söz konusu yerin davacı adına tespit gördüğünü, ancak Orman Bölge Müdürlüğünce davacı aleyhine 1988 yılında tapu iptali tescil davası açıldığını belirterek sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasının zaman aşımı nedeni ile reddini istemiştir.
Mahkemece, sözleşme tarihinden itibaren Borçlar Kanununun 66. maddesinde belirtilen 1-10 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiği gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık; taraflar arasındaki tapulu taşınmaza ilişkin adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, iadesi talebine ilişkindir.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
./..
-2-

Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki (TBK’nın 77 ve ardından gelen maddelerindeki) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme, resmi biçimde yapılmadığından, hukuken geçersizdir (TMK’nun md.706, BK.md.213, Tapu Kanunu md.26 ve Noterlik Kanunu md.60). O nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar, verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Ancak, taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme olduğundan dava BK.nun 125.maddesine (6098 sayılı BK.’nun 146.maddesine) göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Ayrıca, zamanaşımı borcun muaccel olması ya da ifanın imkansız hale geldiği tarihte başlar. Zilyetlik devam ettiği sürece ise zamanaşımı işlemeye başlamaz.
Somut olaya gelince; taraflar arasında düzenlenen 20.10.1979 tarihli harici satış sözleşmesi uyarınca davaya konu edilen taşınmazın davalı tarafından 15.000 TL bedelle davacıya satıldığı, tapuda yapılması gereken taşınmaz devrinin ise yapılmadığı, davaya konu edilen taşınmazın satış tarihinden itibaren fiilen davacının kullanımında olduğu taraflar arasında ihtilafsızdır.
Hal böyle olunca; dosya içeriğinden taşınmazın fiilen davacının zilyetliğinde olduğu iki tarafın da kabulünde olmakla, taşınmaz davacının elinde olduğu sürece zamanaşımı işlemeye başlamaz. Bu nedenle mahkemece, işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.