Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/19239 E. 2017/4932 K. 06.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/19239
KARAR NO : 2017/4932
KARAR TARİHİ : 06.04.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar vekili; müvekkillerinin murisi … ile davalının dava konusu Mürefte Mahallesi 1055 parsel sayılı taşınmazda 1/2 paylı olarak hak sahibi olduklarını, davalı tarafından Şarköy Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/274 Esas sayılı dosyası ile açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucunda ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiğini, kararın kesinleşmesinden sonra Şarköy Satış Memurluğunun 2012/1 Esas sayılı satış dosyası ile 04/06/2012 tarihinde yapılan ihale sonucunda müvekkili …’in taşınmazı 20.100 TL bedelle satın aldığını ve ihalenin kesinleştiğini, ortaklığın giderilmesi davasında her ne kadar taraflarına muhdesat aidiyetinin tespiti davası açmak için süre verilmiş ise de davanın süresinden sonra açıldığını ve temyiz aşamasında olduğunu, taşınmaza biçilen değerin 17.300 TL’sinin muhdesat bedeli olduğunu, muhdesatın taşınmaza %61 oranında değer kattığını ve davalının bu muhdesatın yetiştirilmesinde hiçbir katkısının olmadığını, bu şekilde haksız zenginleştiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalının payına düşen 5.167 TL’nin dava tarihinden itibarin işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; muhdesat aidiyetinin tespiti davasının kesinleşmediğini bu nedenle davanın haksız olarak açıldığını, muhdesatının aidiyeti davasının sadece davacı … tarafından açıldığını dolayısıyla diğer davacıların hukuki yararının olmadığını ve muhdesatın davacılar tarafından ihdas edilmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile 5.167 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiş, karar süresi içince davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Dava, ortak taşınmaza yapılan faydalı ve zorunlu masrafların BK’nun 61.maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili talebine ilişkindir
Paydaşlığın giderilmesine konu olan taşınmaza, paydaşlar tarafından faydalı ve zaruri masraf yapılmış ise; bu masraf, diğer paydaşlardan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istenebilir.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için, bir tarafın mal varlığının diğer tarafın malvarlığı aleyhine çoğalması gerekir. İade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tesbit edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme borçlusunun bu muhdesatın yapıldığı anda ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği ileri sürülemez. Zira, vücuda getiren paydaş tarafından kullanılan muhdesatın, diğer paydaşlara herhangi bir katkısı bulunmamaktadır. Ekonomik yönden zenginleşme ve fakirleşmenin, satış suretiyle taşınmazdaki ortaklığın giderildiği anda gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Daha açık deyişle, sebepsiz zenginleşme; satışın yapılıp bedelinin ödendiği tarihte gerçekleşir. İyileştirmeden doğan sebepsiz zenginleşme nedeniyle hükmedilecek miktar, iyileştirmenin satış tarihinde taşınmazın değerinde meydana getirdiği artış oranında olmalıdır.
Buna göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sağlıklı olarak çözümü için izlenecek yol şöyledir: dava konusu taşınmazın ihale yolu ile satışına ilişkin olarak Şarköy Satış Memurluğunun 2012/1 Esas sayılı satış dosyası ayrıntılı incelenmek sureti ile, konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla davacılar tarafından yapılan faydalı giderlerin yapılmış ve yapılmamış olması halleri için ayrı ayrı olmak üzere taşınmazın ihale ile yapılan satış gününde ve aynı koşullarla satılmasından elde edilecek gerçek sürüm değeri belirlenmeli, bu şekilde elde edilecek değerler arasında bir fark meydana geldiğinde bunlar birbirine oranlanmalı, bu oran ihale ile yapılan satış bedeline uygulanarak, davacıların yaptığı giderlerin ihale bedeline yansıma miktarı belirlenmeli, bulunacak bu miktardan, davacıların dava konusu taşınmazda hissedar olduğu da gözetilerek, davalının payına isabet eden miktara hükmedilmelidir. Yok, eğer giderlerin yapılmış olması haliyle yapılmamış olması halinde belirlenen değerler arasında bir fark olmadığının anlaşılması durumunda, giderlerin satış bedeline etkisinin olmadığı, dolayısıyla davalının bu giderlerin yapılması nedeniyle bir sebepsiz zenginleşmesinin bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmelidir.
Dosyada mevcut bilirkişi raporunda yukarıda açıklanan yöntem izlenmeksizin sadece dava konusu taşınmazın ve muhdesatın dava tarihi itibariyle değerlerinin bildirildiği görülmektedir. Mahkemece, hüküm kurmaya elverişli olmayan eksik rapora dayanılarak, taşınmazın tamamı üzerinde bulunan muhdesatın değerinden satış sonrası davalının payına düşen miktarın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.