Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/1912 E. 2015/12045 K. 30.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1912
KARAR NO : 2015/12045
KARAR TARİHİ : 30.06.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2013
NUMARASI : 2013/357-2013/607

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali-tenkis davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 30.06.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı vekili Av. Y.. S.. geldi. Karşı taraftan davacı vekili Av. C.. H.. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının murisi H… K…’in 30.09.2003 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile Kartal ve Silivri’deki taşınmazlarını davalıya vasiyet ettiğini, murisin tasarruf ehliyetinin bulunmadığını, aldatma, korkutma ve zorlama sonucunda düzenlendiğini belirterek vasiyetnamenin iptalini, olmadığında tenkisini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında, murisin tasarruf ehliyetinin yerinde olduğunu, murisin hastalığında davalının baktığını, davacının ilgilenmediğini beyan etmiştir.
Mahkemece; 17.04.2012 tarihli ilk kararında, tenkis talebinin kabulüne karar verilmiş, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Dairemizin 05.03.2013 tarihli kararı ile davada asıl talebin vasiyetnamenin iptali olduğuna göre, vasiyetnamenin iptaline ilişkin karar verilmeden tenkise ilişkin verilen kararın yanlış olduğu, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesinin yapılmadığı gerekçesi ile bozma kararı verilmiştir.
Bozma ilamından sonra, mahkemece; temyize konu edilen 27.12.2013 tarihli 2. kararında, vasiyetnamenin iptal talebinin reddine, tenkis talebinin kabulü ile 121.565 TL alacağın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Kartal’da … parselde bulunan taşınmazın 5/8 payının, Silivri’de bulunan …. parsel, …. parsel, …. parsel, ….. parsel, ve …. parseldeki taşınmazlarda muris adına kayıtlı payların davalı adına tesciline karar verilmiş, hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dosya kapsamından, muris H… K… tarafından 30.09.2003 tarihinde noterde düzenlenen vasiyetname ile Kartal ve Silivri’de bulunan tüm malvarlığını davalıya vasiyet ettiği, vasiyetnamenin Sulh Hukuk Mahkemesi’nce 11.03.2004 tarihli kararı ile okunduğu, bu davanın ise 06.09.2004 tarihinde (süresinde) açıldığı anlaşılmaktadır.
Adli Tıp Kurumu’nun 4. İhtisas Dairesi raporu ve Adli Tıp Kurumu’nun Genel Kurul Raporuna göre murisin 30.09.2003 işlem tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğu açıklanmıştır.
Bu durumda, mahkemece; vasiyetnamenin iptaline ilişkin talebin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Vasiyetnamenin tenkisine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde, dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin ve davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, TMK’nun 506/1 maddesi gereğince davacının tek yasal mirasçı olması nedeniyle ½ saklı payı bulunduğundan TMK’nun 560. maddesine göre, saklı pay sahibi mirasçıların saklı payını ihlal eden tasarrufların tenkisini talep etme hakkı vardır.
Tasarruf edilebilir kısmın hesabı, TMK’nun 507. maddesinde açıklanan yöntem ve hesaplanan parasal miktarda saklı pay sahibi mirasçıların saklı paylarına düşen miktar belirlendikten sonra sabit tenkis oranı bulunup, tenkise konu olan mala sabit tenkis oranı uygulanmaktadır.
Sabit tenkis oranının uygulanması sırasında, TMK’nun 564. maddesine göre, “Değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tabi olursa, vasiyet alacaklısı, dilerse tenkisi gereken kısmın değerini ödeyerek malın verilmesini, dilerse tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebileceği” 2. fıkrada ise, “ Tasarruf oranı içinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verileceği” açıklanmıştır. Başka bir deyişle, teberru edilen malların değerleri “ seçimlik hakkın kullanıldığı güne” göre saptanıp o miktara sabit tenkis oranının uygulanması suretiyle tenkis edilecek miktar bulunacaktır.
Bu durumda, davalının seçimlik hakkını (mülkiyet hakkını tercih ettiği) kullandığı 19.02.2008 tarihindeki taşınmazların değerlerinin mahallinde yapılacak keşif sonucunda tespit edilerek, sabit tenkis oranının hesaplanması için uzman bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, 03.01.2012 bilirkişi rapor tarihi itibariyle belirlenen 243.130.84 TL değerinin esas alınması suretiyle, bu miktara 1/2 sabit tenkis oranının uygulanması ile 121.565.42 TL’ye karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, 11/11/1994 gün, 4 E.- 4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi, tenkis alacağı tercih hakkının kullanıldığı tarihte muaccel hale geleceğinden ve davalının mülkiyet hakkını tercih ettiği 19/02/2008 tarihi itibariyle, davalı tarafından davacıya ödenecek bedele (davacının 05/03/2008 tarihli dilekçesi ile faiz talebinde bulunduğundan), işletilmesi gerekirken, 06/09/2004 dava tarihinden itibaren yasal faize karar verilmesi doğru değildir ( HGK.’nun 23/10/2002 tarih, 2002/2- 854 E. – 2002/852 K. sayılı ilamı).

Bundan başka, TMK’nun 600/1. maddesinde, “Vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona, yoksa yasal veya atanmış mirasçılarına karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur.”, 3. fıkrasında ise, “Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini, vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmemesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir.”
Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi)ne ilişkin davalı vasiyet alacaklısının bir dava ve talebi olmamasına rağmen, mahkemece; hüküm fıkrasında vasiyetnamenin tenfizi niteliğinde taşınmazların davalı adına tesciline yönelik karar verilmesi de bozma nedenidir. Kaldı ki, vasiyetnamenin iptali veya tenkisine yönelik davanın kesinleşmesinden önce vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) niteliğinde hüküm kurulamaz.
Bu durumda, mahkemece; vasiyetnamenin tenkisi ile ilgili davalının tercih hakkını kullandığı 19/02/2008 tarihi itibariyle vasiyetnameye konu taşınmazların değerlerinin, mahallinde keşif yapılarak alınacak bilirkişi raporu sonucuna göre belirlenerek sabit tenkis oranının yansıtılması ile davacının almaya hak kazandığı miktara tercih tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de, vasiyetnameye konu edilen Silivri’deki taşınmazlardan … p., … p., … p. ve …..’deki tapu kayıtlarının hükme esas alınmasına rağmen, … p., … p., …p. ie ilgili karar verilmemesi ve … p.’deki taşınmazın tapu kaydının vasiyetname tarihinde murise ait olmadığı düşünülmeden karara esas alınması da isabetli değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen taraflar için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100’er TL vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp yekdiğerine verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.