Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/17212 E. 2017/5794 K. 24.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/17212
KARAR NO : 2017/5794
KARAR TARİHİ : 24.04.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalı ile kardeş olduklarını, uzun yıllardır davalı abisi ile birlikte adi ortaklık şeklinde süren meyve fidanı ve süs bitkisi yetiştiriciliği yaptıklarını, bu ortaklık kapsamında, son 4 yıl boyunca, gerek Bademli Fidancılık Kooperatifi ile birlikte gerekse de kooperatif ile bağlantı olmaksızın yalnızca adi ortaklık namına fidan ekimi ve satış işi yaptıklarını, ancak davalının yapılan bu işlerden elde edilen gelirden kendisine pay vermediğini, ortaklık adına son üç yılda kooperatiften ve iş yapılan diğer kurumlardan 200.000 TL alınmış olmasına karşın kendisine yalnızca 10.000 TL ödeme yapıldığını, tüm taleplere rağmen davalının hesap görmeye yanaşmadığını belirterek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak üzere 8.000 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir, 18.08.2014 tarihli dilekçesi ile talebini 30.577,24 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı, davacı ile aralarında adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını, fidan yetiştiriciliği işinin kendisi ve eşinin çabaları ile kurulduğunu, davacı kardeşine bugüne kadar hep kol kanat gerdiğini, bütün masraflarını karşıladığını, davacı kardeşinin de aile yardımlaşması kapsamında kendisine destek olduğunu, davacının 2007 yılında evlenmesi ile birlikte aralarındaki ilişkinin bozulduğunu ve kötü niyetli olarak dava açtığını ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile, 8.000 TL nin dava tarihiden itibaren 21.909,47 TL nin ıslah tarihi olan 18.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte olmak üzere toplam 29.909,47 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Dava, adi ortaklıktan kaynaklanan kâr payı alacağı istemine ilişkindir.
Adi ortaklık sözleşmesi geçerlilik yönünden herhangi bir şekle tabi olmayıp, sözlü yapılan adi ortaklık sözleşmesi geçerli ise de; inkarı halinde, bu ortaklığın varolduğunu ileri süren kişinin bu ortaklığı, uygulanması gerekli HUMK’nun 287-288 ve 290 maddeleri gereğince (yasal sınır aşıldığından) ispatı gerekir.
Türk Medeni Kanunu madde 6 gereğince, “Kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.”
Dava konusu olayda, davalı, davacı ile aralarındaki ortaklık ilişkisini reddettiğine göre; ispat yükü, bunu ileri süren davacı tarafa ait olacaktır.
Kural olarak, adi ortaklık ilişkisinin geçerliliği herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ihtilaf çıktığında, adi ortaklık ilişkisinin varlığını ispat yükü iddia edene düşer. Bu iddiayı ileri süren taraf, adi ortaklık ilişkisi bir sözleşme olduğundan, iddiasını HMK. md.200 gereğince senet (kesin delil) ile ispat etmelidir.
Somut olayda, taraflar arasında yazılı bir adi ortaklık sözleşmesi bulunmamakta ise de; davacılar ile davalıların murisi kardeş olup, HMK.’nun 203/1 maddesi gereğince, olayda tanık da dinlenebilecektir. Davacı taraf, adi ortaklığın bulunduğunu iddia edip, bu iddiasının ispatı yönünden tanık deliline dayanmış, yargılama sırasında dinlettiği tanıkları ile de, adi ortaklığın varlığını ispat etmiştir.
Bu kapsamda çözümlenmesi gereken husus, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinde, talep konusu dönemler için dağıtılması gereken kar payı bulunup bulunmadığı ve bu kâr payının ortaklar arasında dağılımının yapılıp yapılmadığı noktasındadır.
Davacının, kar payı alacağının tespitine ilişkin olarak mahkemece dosya üç kişiden oluşan bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş olup, ziraat mühendisi bilirkişiler ile hukuk/hesap bilirkişisi tarafından ayrı ayrı rapor düzenlenmiştir.
Yargılama sırasında, ziraat mühendisi bilirkişiler tarafından düzenlenen 26.03.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu adi ortaklığın dava dışı Bademli Fidancılık Kooperatifi ile birlikte yapılan fidan üretimi ve satışı sonucu elde edilen hasılattan, adi ortaklığın payı olarak kooperatif tarafından davalı hesabına gönderilen meblağ esas alınarak hesaplama yapıldığı, ekim yapılan alanın büyüklüğüne göre, yapılması gereken masraflar hesaplanıp, bu gelirden düşüldükten sonra, elde edilen yaklaşık karın (süs bitkisi fidanı ile meyve fidanı için) toplamının 81.154,47 TL olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekili, ziraat mühendisi ve hukukçu bilirkişiler tarafından düzenlenen 26.03.2014 ve 31.03.2014 tarihli ana raporlara sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde, kooperatif dışında adi ortaklığın bağımsız olarak yapmış fidan üretimi ve satışına ilişkin de hesaplama yapılaması gerektiğini beyan etmiş olmakla birlikte, bu itirazından sonra sunduğu 18.08.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini ana raporda belirlenen miktar üzerinden ıslah etmiştir.
Tarafların itirazı üzerine düzenlenen 09.01.2015 tarihli ek raporda ise, yapılan itirazlardan davalının süs bitkisi dikim yoğunluğu (aralığı) konusundaki itirazlarının geçerliği dikkate alınarak yeniden yapılan hesaplamada kooperatif ile birlikte yapılan işlemler sonucu eldetoplam kazancın 67.689,47 TL olduğu, davacının itirazında dile getirdiği, kooperatif dışında adi ortaklığın bağımsız olarak yaptığı fidan ekim ve satış işine ilişkin olarak dosyada bilgi ve belge bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde belirttiği 26 da alan için, kooperatifle ortak yapılan meyve fidanı yetiştiriciliğindeki kriterler kıyas alınarak yapılan hesaplamada, toplam kazancın 30.140,76 TL olabileceği belirtilmiştir.
Ziraat mühendisi bilirkişiler tarafından sunulan rapordan sonra, buradaki veriler esas alınmak sureti ile düzenlenen 31.03.2014 tarihli hukukçu/hesap bilirkişisi raporunda, toplam 81.154,47 TL kar üzerinden davacının alacağının 24.337,69 TL olarak hesaplandığı, ziraat mühendisi ek raporunda sonra düzenlenen 10.02.2015 tarihli ek raporda ise davacının bakiye alacağının 29.909,47 TL olduğunun tespit edildiği belirtilmiş, mahkemece davanın tespit edilen bu miktar (29.909,47) TL üzerinden kabulüne karar verilmiştir.
../…

HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bu açıklamalar ışığında dosyadaki bilirkişi raporları değerlendirildiğinde; hükme esas alınan ziraat bilirkişi raporunda, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenlerin bilimsel verilere uygun gösterilmediği, raporda yapılan üretim giderlerinin hangi veriler esas alınarak hesaplandığının açıklanmadığı ve bu verilere dayanak belgelerin gösterilmediği anlaşılmakla, ziraat mühendisi bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor ile yine bu rapora dayalı olarak hukuk/hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen raporlar hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli değildir. Bunun yanında kurul olarak görevlendirilen bilirkişilerin, bağımsız olarak ayrı raporlar düzenlemiş olması da doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için Ziraat Mühendisi bilirkişiler ile bir de adi ortaklık konusunda uzman bilirkişiden oluşacak uzman bilirkişi kurulundan, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verileri de içerir ve açıklar şekilde, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
24.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.