Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/16675 E. 2017/3201 K. 16.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16675
KARAR NO : 2017/3201
KARAR TARİHİ : 16.03.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekli tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının, atıksu abone sözleşmesi gereğince … Atıksuların Kanalizasyona Deşarjı Talimatnamesine uymakla yükümlü olduğunu, yapılan denetimde davalıya ait atık kutuları yıkanmak üzere depolandığı sahadan kar yağışının etkisiyle erimeye başlayan karın neden olduğu suyun fabrika sahasından yağmur suyu kanalına karıştığının tespit edildiğini, bunu engelleyecek tedbirlerin alınmadığını, alınan numune ve bu numunelerin ölçümleri sonucunda çıkan değerlere göre davalı şirkete 20.000 TL + KDV Kirlilik Önlem Bedeli tahakkuk ettirildiğini belirterek, başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini ve %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, yapılan denetimin, numune alma işleminin ve tutulan tutanağın usulüne uygun olmadığını, şahit numune bırakılmadığını, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ve talimatname maddelerine uyulmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hükmü tdavacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı …, 15.04.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu kapsamında kurulmuş olup, organize sanayi bölgesinin kuruluş, yapım ve işletilmesi esaslarını düzenlemekle görevlidir.
Davada, abone sözleşmesine dayalı atıksu fatura bedeli talep edilmektedir.
Toplumun yerleşim alanlarının büyümesi, sanayileşme, ulaşımın yaygınlaşması, teknolojinin gelişmesi çeşitli enerji kaynaklarından yararlanmanın artması sonucu büyük boyutlara ulaşarak tehdit oluşturmaya başlayan çevre kirlenmesi yüzyılın önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu nedenle, hukuki düzenlemelerle çevre kirlenmesinin önlenmesi ve çevrenin korunması amaçlanmıştır.

.
1982 Anayasası’ndan önceki dönemlerde yaşam hakkının içeriğinde kabul edilen çevre hakkı, 1982 Anayasası’nın “Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması” başlıklı 56.maddesi ile “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” hükmü ile ayrı olarak temel hak ve özgürlükler içerisinde sayılmıştır.
11.08.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2872 sayılı Çevre Kanunu ile bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktadır (ÇK md.1).
Çevre Kanunu’nun 2.maddesinde, çevre kirliliği “Çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etki” olarak tanımlanmıştır. Bu açıdan bakıldığında kimyasal ilaç üretimi yapan davalı şirket, çevreye zarar verebilecek nitelikte bulunan atıksuların bir bedel karşılığında uzaklaştırılması amacıyla davacı ile atıksu abone sözleşmesi imzalamıştır.
Taraflar arasında düzenlenen 23.05.2010 tarihli atıksu abone sözleşmesinin 5.maddesinde; “DOSB Atıksuların Kanalizasyona Deşarjı Talimatnamesi, DKKR Başvuru Formu ve Ekleri bu sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olup, DOSB Atıksuların Kanalizasyona Deşarjı Talimatnamesi hükümleri ve eklerinde yapılacak değişikliklerin sözleşme hükümlerine aynen yansıtılmasını taraflar baştan kabul etmişlerdir”.
DOSB Atıksularının Kanalizasyona Deşarjı Talimatnamesinin 15/2 ve 3.maddelerine göre “atıksu numunelerinin, idarenin yetkili denetim ekiplerince alınacağı, numune alma sıklığı olarak 3 ayda bir, 6 ayda bir, ayda bir olarak alınması gerektiği”, aynı talimatnamenin 6.maddesinde de “şahit numune” alınacağı, bu numune alma sırasında katılımcının bulundurulması ve talebinin alınması, bunun sonucu olarak katılımcıya bir örneğinin verilmesi düzenlenmiştir.
Dava konusu faturaya ilişkin numunelerin yukarıda açıklanan talimatnamede yazıldığı şekilde ve sıklıkla yapılması, numune alma katılımcının yokluğunda yapılıyorsa şahit numune ve sonuçlarının katılımcıya ulaştırılması gerekmektedir. Usulüne uygun analiz yapılmadığında fatura kalemlerinden sonuçları doğru çıkmamaktadır.
Bu durumda, yukarıda açıklanan yönteme uygun olarak mahallinde keşif yapılmak suretiyle teknik bilirkişi kurulundan (içlerinden birisi Kimya Mühendisi olmak kaydıyla) Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik bilirkişi raporlarına dayanarak, yazılı gerekçe ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.