Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/16525 E. 2017/3804 K. 23.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16525
KARAR NO : 2017/3804
KARAR TARİHİ : 23.03.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali-tenkis davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı,….n 26/03/2013 tarihinde …ettiğini, geriye mirasçı olarak davalı eşi …., … ve kendisini bıraktığını, murisin 29/05/1992 tarihinde …1. Noterliğince düzenlenen 13792 yevmiye sayılı vasiyetnamesi ile mal varlığının %50 sini eşi olan davalıya bıraktığını, ancak muris tarafından düzenlenen vasiyetnamenin Medeni Kanunun vasiyetname için öngördüğü şekil şartlarına uymadan ve irade fesadı altında yapıldığını ileri sürerek, vasiyetnamenin iptalini, bu mümkün olmadığı takdirde vasiyet edilen payın tenkisine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, vasiyetnamenin tüm yasal şekil ve esas şartlarını taşıdığını, ayrıca vasiyetçinin düzenlediği vasiyetnamede saklı paya tecavüzün söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, vasiyetnamenin iptali, aksi takdirde tenkisine ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Bilindiği gibi; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır.
Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise, kazandırma konusu tereke ile kazandırma dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi,cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (TMK. md. 565) Mirasbırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK. nun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 fıkrasında gösterilenler) tenkis uygulanırken TMK. nun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olmayacağı (TMK. md. 564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan diğer bir anlatımla davalının tercih hakkı doğmadan, bu hakkın kullanılması söz konusu olamaz. Buna bağlı olarak daha önce bir tercihten söz edilmiş olsa bile bu tercih sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olayda; murisin davaya konu vasiyetname ile taşınır taşınmaz mallarının %50 sini davalıya vasiyet ettiği anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece, davaya konu vasiyetin içerdiği bu hüküm gözetilmemiş, kazandırma konusu (temlik içi) tereke belirlenmediği gibi kazandırma dışı (temlik dışı) tereke de araştırılmamıştır. Oysa tenkis davalarında tereke mevcudunun (temlik içi – temlik dışı) mahkemece resen araştırılması zorunludur. Zira mirasbırakan adına olan tereke mevcudunun mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle değerinin tesbiti; gerek sabit tenkis oranının hesaplanması, gerekse ihlal edilen mahfuz hissenin belirlenmesi için zorunludur. Bu sebeple, tereke mevcudu belirlenmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Şu halde, mahkemece; öncelikle mirasbırakanın terekesi (temlik içi – temlik dışı), taraf beyanlarına da başvurularak belirlenmeli (HMK. md. 31), tereke kapsamındaki taşınır – taşınmaz mal varlığı hakkındaki bilgi, belge ve kayıtlar dosyaya celbedilmeli, ondan sonra yukarıda anılan ilkeler esas alınarak, tenkis konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak, tenkis hesabı yapılması gerekirken; bu yön gözardı edilerek, eksik inceleme ile tenkis talebi hakkında yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.