YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12571
KARAR NO : 2015/19814
KARAR TARİHİ : 08.12.2015
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/07/2006
NUMARASI : 2006/52-2006/247
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı hakkında kaçak su bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, kaçak su kullanıldığı iddia olunan parkın taşıma su ile sulandığını ve şebeke suyundan yaralanılmadığını, ayrıca park sulamalarında atık su da ortaya çıkmadığını; ayrıca, davaya konu alacağın 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Yasası’nın geçici 3.maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun geçici 5. maddesi gereğince uzlaşma kapsamına alındığını, taraflar arasında 30.09.2005 tarihinde uzlaşma tutanağı düzenlendiğini, uzlaşmanın da 12.07.2006 tarih ve 26226 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe girdiği ve kesintilerin de 01.07.2006 tarihinden itibaren başladığını bildirerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacının davalı aleyhine yaptığı Ankara 27. İcra Müdürlüğü’nün 2003/10255 Esas sayılı dosyaya vaki itirazın 698,75 YTL alacağın 596,20 YTL’lik kısmına takip tarihi 16.12.2003 tarihinden itibaren değişken yasal faiz uygulanarak tahsili bakımından iptaline, takibin bu miktarlar üzerinden devamına, fazla talebin ve icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava, kaçak su kullanımdan kaynaklanan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davaya konu alacağın uzlaşma kapsamına alındığını bildirmiştir. Bu durumda taraflar Bakanlar Kurulu Kararnamesi eki kararı gereğince dava konusu borcu da kapsayacak şekilde uzlaşma kararı almış ise davalı tarafından borcun ikrar edildiği kabul edilecektir. Taraflar arasındaki bu uzlaşma gereğince borç ikrar edilmiş ve bir ödeme planına bağlanmış ise bu durum değerlendirilmesi ve buna göre karar verilmesi gerekecektir. Oysa mahkemece uzlaşma hususunda ilgili kurumdan belgeler celp edilmek sureti ile herhangi bir araştırma yapılmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş, yukarıda bahsi geçen ”uzlaşma” hususunun varlığını ve davaya etkisini araştırarak varılacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır. Mahkemece, bu husus göz önüne alınmaksızın, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
31.01.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5083 sayılı kanunun 1. Maddesi ile “Türkiye Cumhuriyeti’nin para birimi Yeni Türk Lirasıdır.” düzenlemesi getirilmiş olup, yine aynı yasanın 2. Maddesinde de “Türk Lirası değerlerin yeni Türk Lirası dönüştürülürken birmilyon türk lirası (1.000.000 TL) eşittir bir yeni türk lirası (1 YTL) değişim oranı esas alınır” hükmü ile para birimlerinin dönüştürülmesi usulü açıklanmıştır. Para birimine kanun ile eklenen “Yeni” ifadesi ile Bakanlar Kurulu’nun 04.04.2007 gün ve 2007/11963 sayılı kararı gereği 01.01.2009 tarihi itibariyle kaldırılmıştır.
Dosyada mevcut Ankara 27. İcra Müdürlüğü’nün 2003/10255 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafın davalı hakkında 16/12/2003 tarihinde, 17.096,689,000 TL asıl alacak 2.137.087.000 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 19.233.785.250 TL üzerinde icra takibi yapıldığı, bu takipte para birimi olarak 5083 sayılı yasanın yürürlük tarihinden önce “milyar” para birimi kullanılmak sureti ile icra takibi yapıldığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu düzenleme tarihi itibariyle 5083 sayılı kanunun yürürlük tarihinden sonra olmasına karşın, Türk Lirası değerinin Yeni Türk Lirası değerine dönüştürülmesi sureti ile hesap yapılıp yapılmadığı açık olmamakla birlikte, düzenlenen bilirkişi raporu para birimi itibariyle hatalıdır. Kaldı ki bilirkişi raporunda davalının dava konusu icra takibinde borçlu olduğu miktar 698.750.000 TL olarak belirtilmesine karşın, açıklanan para birimi karışıklığı nedeni ile, mahkemece bu rapor esas alınarak kurulan hükümde, raporda belirtilen bu miktar 6698,75 TL olarak yazılmıştır.
Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar göz önüne alınarak, takip tarihindeki para biriminin, yönünden gerekli güncelleme işlemleri yapılmak sureti ile usulüne uygun şekilde düzenlenmiş bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, belirtilen ilke ve yönteme uygun bulunmayan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.