Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/12544 E. 2015/19786 K. 08.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12544
KARAR NO : 2015/19786
KARAR TARİHİ : 08.12.2015

MAHKEMESİ : ERZURUM 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2014
NUMARASI : 2014/490-2014/645

Taraflar arasındaki alacak-tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın reddine, karşı davanın da maddi tazminat yönünden reddine, manevi tazminat yönünden kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Asıl ve birleşen dava davacısı karşı dava davalısı Aydın vekili dilekçesi ile; Müvekkili A.. A.. ile davalı N.. K..’nin 18.04.2010 tarihinde nişanlandığını, nişanlılık dönemindeki ilişkilerinin iyi olmasına karşılık davalının ortada hiçbir neden yokken gerekçe göstermeksizin 02.12.2010 tarihinde nişanı bozduğunu iddia ederek nişan esnasında ve nişanlılık süresince karşı tarafa verdiği ziynet eşyalarının aynen teslimini, olmazsa bedelinin tahsilini, ayrıca davalının ortada hiçbir neden yokken nişanı bozmasından dolayı müvekkilinin uğramış olduğu manevi zararların karşılığı olarak 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen dava davalısı, karşı dava davacısı N.. K.. vekili cevap ve karşı dava dilekçesi ile; tarafların üç ay kadar nişanlı kaldıktan sonra 2010 yılı Temmuz ayında yapılan düğünle evlendiklerini, ancak karşı tarafın nikah işlemini yaptırmaya yanaşmadıklarını, bu süre içinde davalının hamile kaldığını, ancak çocuğunu aldırdığını, ayrılmalarının davacının nikah yapmayı kabul etmemesi sonucu olduğunu savunarak asıl ve birleşen davaların reddini dilemiş, karşı davada ise karşı davacının maruz kaldığı manevi zarar için 20.000 TL manevi, iyiniyetle yapılan masraflar için 5.000 TL maddi tazminatın tahsili, nafaka tayin ve takdiri ile dilekçe ekindeki listede cins ve miktarları yazılı çeyiz eşyalarının karşı taraftan aynen iadesini, mümkün olmazsa bedellerinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davacı/karşı davalı Aydın maddi ve manevi tazminat davalarının sübuta ermediğinden reddine, davalı/karşı davacı N.. K..’nin manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, nişan ve düğün için iyi niyetle yapmış olduğu masrafların sübuta ermediğinden; nafaka talebinin yasal unsurları oluşmadığından reddine, çeyiz eşyalarının tahsili için açmış olduğu davasının kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.

Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut olayda ise, yerel mahkeme kararının gerekçesinde, hükmedilen sonuca nasıl varıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmamış, ispat yükünün hangi taraf düştüğü ve iddiasını ispatlayıp ispatlayamadığı tartışılmamıştır.
Bu bakımdan; yasanın aradığı anlamda gerekçeli bir hüküm mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.