Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/12501 E. 2015/19836 K. 08.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12501
KARAR NO : 2015/19836
KARAR TARİHİ : 08.12.2015

MAHKEMESİ : OF ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2014
NUMARASI : 2012/326-2014/170

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı dilekçesinde; işyerinde kullanılan elektrik sayacına ilişkin bir borcunun bulunmadığını, borcun kendisinden önceki aboneye ait olduğunu, buna rağmen haksız yere davalı şirkete ödeme yaptığını beyan ederek, ödediği bedelin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davacı tarafın duruşma gün ve saatinden haberdar olduğu halde, 11/12/2013 tarihli duruşmaya mazeretsiz olarak gelmediği, davanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği, işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 aylık süre içerisinde davanın yenilenmediği gerekçesi ile, davanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150/5.maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiş, verilen bu hüküm süresi içinde davacı tarafından, kendisine yapılan tebligatın usulsüz olduğu gerekçesi ile temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle; “tebligat”, “taraf teşkili”, “adil yargılanma” ve “hukuki dinlenilme hakkı” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır:
Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, Tebligat Kanununda açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK.’nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun amir hükmü gereğidir.
Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)
Tebligat Kanununun 21.maddesine göre, kendisine tebliğ yapılacak kimse gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden çekinirse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar kurulu üyelerinden birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza karşılığında teslim eder ve alanın adresini kapsayan ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber tebliğ olunacak kimseye keyfiyetin haber verilmesini mümkün oldukça en yakın komşularından birine bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Gösterilen şekil geçerlilik koşuludur.
Bu ilkeler ışığında, somut olaya gelecek olursak, davacı adına gönderilen duruşma davatiyesinin, Tebligat Kanunu madde 21’e göre yapıldığı, ancak tebligat evrakında, adreste bulunmama sebebinin yazılı olmadığı gibi, keyfiyetin haber verildiği komşu adının da, tebligat da yer almadığı görülmüştür.
Buna göre; mahkemece, davacı adına Tebligat Kanunu hükümlerine göre, usulüne uygun tebliğ yapılmadan, taraf teşkili sağlanmadan, varsa tarafların göstereceği deliller toplanmadan, davacının yokluğunda aleyhine hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.