YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12488
KARAR NO : 2015/20082
KARAR TARİHİ : 10.12.2015
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/11/2014
NUMARASI : 2014/152-2014/627
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, 19.03.2010 tarihinde 1000 TL, 20.03.2010 tarihinde 5000 TL olmak üzere davalı şirketin çalışanı ve satış temsilcisi olan dava dışı Ercan’a teslim ettiğini, kartvizitin arkasına şirket kaşesi ve imzası karşılığında davalı şirkete ödeme yaptığını, ancak bu ödemeler karşılığında müvekkiline herhangi bir mal teslimi yapılmadığını, ödediği bedelin ise iade edilmediğini, bu nedenle tahsili için başlatılan icra takibine davalının itirazının iptalini ve inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında; zamanaşımı nedeniyle ayrıca, müvekkili şirketin davalı ile ticari ilişkisi bulunmadığını, kayıtlarında davacıya mal sattığına ve davacıdan para aldığına dair kayıt bulunmadığını ileri sürerek, reddini dilemiştir.
Mahkemece; TBK.’nun 82.maddesi gereğince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyize konu uyuşmazlık; dava zamanaşımı süresinin, sözleşme hukuku çerçevesinde mi, yoksa sebepsiz zenginleşme kurallarına göre mi belirleneceği, buna bağlı olarak da davaya konu alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığının tespiti için öncelikle alacağı doğuran hukuki sebebin tam ve doğru olarak tespit edilmesi gerekmektedir. Zira; bir davada ileri sürülen olguları kanıtlamak taraflara, bu olgulara dayalı olarak uyuşmazlığı nitelemek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak uygulamak doğrudan hakime ait bir görevidir. (HUMK. 76.madde; HMK. 33.madde)
Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni, kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Taraflar arasında malvarlıklarının değişimi bir sözleşmeye dayanır ise sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez.
Sebepsiz Zenginleşme alacaklıya ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez. Bunun bir sonucu olarak da, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde tarafların sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunması olanaklı değildir. (HGK 13.06.2007 tarih, 2007/18-330 E.; 2007/350 K.; 17.02.2010 tarih, 2010/13-93 E.; 2010/88 K.)
TBK’nın 146.maddesinde (818 sayılı BK md.125) sözleşmeye dayanan alacakların, başka türlü hüküm mevcut olmadığı takdirde 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu bilgiler ışığında, somut olay irdelendiğinde; davacının talebinin, taraflar arasındaki alım-satım sözleşmesinden kaynaklandığı, davacının davaya konu ödemeleri 13.03.2010 ve 20.03.2010 tarihlerinde yaptığı, davalı aleyhine 13.01.2014 tarihinde açıklanan tarihlerdeki toplam 6000 TL ödemeye ilişkin olarak ilamsız icra takibi başlattığı, itiraz üzerine takibin durduğu ve 27.02.2014 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda, dava konusu ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresi, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle TBK’nın 146. (BK’nın 125) maddesi gereğince 10 yıl olup, dava tarihine kadar geçen sürede zamanaşımı süresinin dolmadığı açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece; davacının alacak talebinin, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine dayandığı, alacağın TBK’nın 146. (BK’nın 125) maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu, takip tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı gözönünde bulundurularak; davalının zamanaşımı def’i reddedilip, işin esasına girilmesi, ardından tüm taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davaya konu alacağı doğuran hukuki sebebin tespitinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.