YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/12192
KARAR NO : 2015/19720
KARAR TARİHİ : 07.12.2015
MAHKEMESİ : BURSA 7. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2015
NUMARASI : 2014/967-2015/548
Taraflar arasındaki nafakanın kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının Bursa 4.Aile Mahkemesinin 03.05.2013 tarih, 2012/715 Esas ve 2013/358 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, Mahkemece davalı lehine aylık 300 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, nafakanın takdir edildiği tarihten sonra davalının sigortalı bir işte çalışmaya başladığını belirterek, var olan yoksulluk nafakasının hakkaniyet ölçüleri, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, yaşları dikkate alınarak öncelikle kaldırılmasını, mümkün olmadığı takdirde azaltılarak 100 TL olarak takdirini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; asgari ücretle çalışmaya başladığını, ancak elde ettği gelirin ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz olduğunu, davacının mali durumunun iyi olduğunu,bu nedenle davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; boşanma davasından sonra tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında nafakanın kaldırmasını ve indirilmesini gerektirir bir değişiklik bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK’nun 176/3 maddesi uyarınca; irat biçimin de ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızının fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da hasiyetsiz yaşam sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını veya indirilmesini istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının Robert Bosch fabrikasında çalıştığını, 3.200,00 TL civarı maaşının olduğu, 2011 model polo marka bir aracının olduğu, davalının ise, desinatör olarak çalıştığı aylık asgari ücret aldığı, üzerine kayıtlı bir evi olduğu anlaşılmaktadır.
Nafaka alacaklısı kadının aldığı asgari ücret ve üzerine bir evinin olması yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir.
Davalının asgari ücret düzeyinde gelir elde etmesi ve taşınmazının olması nafakanın kaldırılmasına değil, azaltılmasına etki edecek olgulardandır.
O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, davalının yoksulluğunun ortadan kalkmadığı kabul edilerek, nafakanın TMK’nın 4. maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır.
Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.