Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/11802 E. 2015/19280 K. 01.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11802
KARAR NO : 2015/19280
KARAR TARİHİ : 01.12.2015

MAHKEMESİ : KEMER 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/06/2014
NUMARASI : 2014/58-2014/371

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; davalının müvekkili olan davacıya, dava konusu taşınmazı 5000.000.000TL (Beş Milyar) TL bedelle ve noterde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile, devir yapmayı vaat ettiğini, söz konusu taşınmazın 2/B arazisi olması sebebiyle davalı bugüne kadar davacının devir talebini yerine getiremediğini ileri sürdüğünü, 26.04.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6292 sayılı yasa ile 2/B vasfındaki arazilerin devirleri yapılabiliyor olmasına rağmen, davalı yan vaatte bulunduğu devri gerçekleştirmediğini, davalı yanın satış vaadini yerine getirmemesi sebebiyle, sebepsiz zenginleşmeye dayalı iş bu davayı açma zorunluluğu doğduğunu beyan ederek, taşınmazın değeri olan 75000 TL, ile davalı yanın satış vaadi sözleşmesiyle vaadini yerine getirmemesi sebebiyle davacının avukatına ödediği 6000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında; davada zamanaşımının dolduğunu, davaya konu yerin zilyetliğinin sözleşme ile davacıya devredildiğini, yapılan işlemin tapulu bir yerin tapuda devri olmadığını, noter sözleşmesinin imzalanması ile işlemin sona erdiğini, davacı geçen yıllar süresi içinde kendisine devri yapılan arazi ile hiçbir şekilde ilgilenmeyerek 2B statüsünde olan arazinin yeniden ormanlık alana dönüşmesine sebebiyet vermiş olduğunu, bu durum kendi kusurundan kaynaklandığını,bu nedenle de dava açmada iyi niyetinin bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, verilen bu hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık; taraflar arasındaki taşınmaz vaadi satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, tahsili talebine ilişkindir.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki (TBK’nun 77 ve ardından gelen maddelerindeki) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Dava konusu alacak gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine, başka bir ifade ile sözleşmeye dayalıdır. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi olduğundan dava BK.nun 125. maddesindeki (6098 sayılı BK.’nun 146.maddesi) 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Ayrıca, zamanaşımı borcun muaccel olması ya da ifanın imkansız hale geldiği tarihte başlar. Zilyetlik devam ettiği sürece ise zamanaşımı işlemeye başlamaz.
Dosyanın incelenmesinden, davacı vekilinin 15.5.2014 tarihli dilekçesi ile, davalının 2008 yılında dava konusu taşınmazdaki haklarını 3. kişiye devrettiğini, davalı ise savunmasında dava konusu taşınmazın zilyetliğinin satış ile birlikte davacıya devrettiğini beyan ettiğine göre, zilyetliğin davacının elinde bulunduğu süre içinde, akdin ifasının imkansız hale geldiği tarihe kadar zamanaşımı süresi işlemeyecektir.
Öyle ise mahkemece, tarafların bu beyanları ve dava konusu olaya ilişkin olarak yukarıda bildirilen ilkeler gözetilerek, zamanaşımının başlayacağı tarihin belirlenip, buna göre zamanaşımı itirazının değerlendirilerek, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.