Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/11250 E. 2015/20949 K. 23.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11250
KARAR NO : 2015/20949
KARAR TARİHİ : 23.12.2015

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının eşi, davalıların babası olan muris … tarafından düzenlenen 22.10.1997 tarihli vasiyetname ile malvarlığını ilk eşinden olan davalı çocuklarına bıraktığını, vasiyetnamede davacı ikinci eşini mirastan ıskat ettiğini belirterek, yasaya aykırı düzenlenen vasiyetnamenin iptalini, olmadığında saklı payının tenkisini talep etmiştir.Davalılar cevabında, tarafların murisi …’ın vasiyetname ile davacıyı mirastan ıskat ettiğini beyan etmiştir.Mahkemece; davacının mirastan ıskat edilme sebepleri oluşturmadığından bahisle davanın kabulüne, 22.10.1997 tarihli vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş, hükmü davalılar vekili temyiz etmiştir.Tarafların ortak murisi … tarafından düzenlenen 22.10.1997 tarihli vasiyetnamede, 1982 yılında davacı ikinci eşi ile evlendiğini, davacının kendi babasından kalan taşınmazlarını kendi kardeşlerine evlenmeden önce temlik ettiğini, davacıya sorduğunda “Devretmeyip de senin piçlerine mi bıraksaydım” dediğini, buna üzüldüğünü, moralinin bozulduğunu belirterek davacı ikinci eşini mirastan ıskat ettiğini, malvarlığını ilk eşinden olma davalı çocuklarına vasiyet ettiğini beyan etmiştir.Mirastan ıskat, murisin tek taraflı ölüme bağlı bir tasarrufu ile gerçekleşir. Iskat, cezai (olağan) ve koruyucu olmak üzere 2 türlüdür. Mirasçı, miras bırakana ve yakınlarından birine karşı TMK.nun 510.maddesinde gösterilen ağır bir suç işler veya murisine veya ailesine karşı kanunen yerine getirmekle yükümlü olduğu aile görevlerini ifada büyük bir kusur işlerse cezai (olağan) ıskat nedenleri doğmuş olur. Koruyucu ıskat ise, tamamen iyi niyete dayalı adından anlaşılacağı üzere murisin ıskat ettiği mirasçıdan çocuklarını koruma amacına yöneliktir.Davada, 22.10.1997 tarihli vasiyetnamede ıskat sebebi yazılmasına rağmen murisin davacı eşi ile 20.10.2008 ölüm tarihine kadar evliliklerini devam ettirdiklerine göre yasada aranan ıskat sebeplerinin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.Ancak, ıskat edilen şahsın ıskatla mirasçılık sıfatı sona erer. Iskat, mahfuz hissenin tamamına ilişkin olabileceği gibi bir kısmına ilişkin de olabilir.
Miras hakkından tamamen ıskat olunan kimse terekeden hisse talep edemeyeceği gibi tenkis davası dahi açamaz.TMK.nun 512.maddesinde, “Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.” hükmü getirilmiştir. Mirasbırakan …’ın, 22.10.1997 tarihli vasiyetnamede açıkladığı davacıyı mirastan ıskat sebebinin ispatı, çıkarmadan yararlanan davalı mirasçılarına düşmektedir. Davalılar, mirastan ıskat sebebini ispat edemediğinden TMK’nun 512/3. maddesi gereğince mirastan ıskatın miras bırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olması gerekir. Başka bir ifadeyle tasarruf nisabı sınırları içerisinde geçerli olmak üzere vasiyetnamenin ıskatına ilişkin bölümün hükümsüzlüğüne karar verilerek davacının saklı payını talep edebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edileceği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; TMK.nun 512/3.maddesi gereğince, mirascılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun davacı mirasçının saklı payının tasarruf nisabı oranında yerine getirilerek davaya TMK.nun 564. vd. maddelerinde açıklanan tenkis davası olarak devam edilmek suretiyle murisin terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifinin belirlenmesinden sonra uzman bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurmak olmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.