Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/10878 E. 2016/6997 K. 03.05.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10878
KARAR NO : 2016/6997
KARAR TARİHİ : 03.05.2016

MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; evli olan tarafların boşanma aşamasında olduklarını, evlilik sırasında davalının davacıya 200 gram altın vermeyi taahhüt ettiğini ve buna karşılık olmak üzere davacıya 5 adet 22 ayar 40’ar gram bilezik taktığını ancak düğünden bir süre sonra davalının bu bilezikleri zorla davacının elinden aldığını, bu bileziklerle birlikte düğünde takılan diğer tüm takılar ve yatak odası takımının davalıda kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 5 adet 22 ayar 40’ar gram bilezik ve düğünde takılan ziynet bedeli olan 10.000 TL ile yatak odası takımı bedeli olan 5.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; bileziklerin davacıdan alındığı iddiasının doğru olmadığını, bir kısım altınların davacı tarafından bozdurulduğunu ve parasını da kendisinin aldığını, kalan kısmını ise evden ayrılırken yanında götürdüğünü, düğünde takılan altınların taraflarca birlikte bozdurularak karşılığında davacıya set takımı alındığını ve bu takının da davacıda olduğunu, talep edilen yatak odası takımının ise aynen iade edileceğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalı tarafça zorla kendisinden alındığı iddiasını ispat edemediği, yatak odası takımının ise davalının uhdesinde kaldığının sabit olduğu gerekçesi ile, davanın kısmen kabulüne ve yatak odası takımının bedeli olan 1.750,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının altın ve ziynet eşyaları, düğünde takılan para ve fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı eşte kaldığı ileri sürülen ziynet eşyalarının ve paranın aynen ya da bedelinin iadesi istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanununun 6.maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir.
Somut olayda; davacı kadın, davalı tarafından davacıya düğün hediyesi olarak alınan altınlar ile düğün esnasında davacıya hediye edilen tüm ziynet eşyalarının ve paranın davalıda kaldığını ileri sürmüş; davalı koca ise, ziynetlerin kendisinde olmadığını savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
Diğer taraftan, ziynet eşyası; rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Buna göre, davacı kadın; dava konusu ziynet eşyasının varlığını, bu altınların davalı tarafça evlilik sırasında ya da evi terk ederken zorla elinden alındığını veya götürülmesine engel olunduğunu, ispat yükü altındadır.
Somut olayda, davacı taraf tanık dinletmiş olmanın yanı sıra dava dilekçesinde bildirdiği delilleri arasında açıkça yemin deliline dayanmıştır.
Mahkemece; iddiasını ispat edemeyen davacı tarafın yemin deliline dayandığı gözetilerek, davalıya yemin teklif etme hakkının bulunduğunun hatırlatılması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.