YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1053
KARAR NO : 2015/11614
KARAR TARİHİ : 23.06.2015
MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/03/2014
NUMARASI : 2009/482-2014/471
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil – alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 23.06.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı vekili Av.Ş… T… geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirket yetkilisi M… B… ile aralarında 2005 yılında düzenledikleri adi yazılı sözleşme ile Ü…, … pafta, …-… parseller üzerinde inşa edilen B… Evleri … blok … ve … blok … nolu daireleri satın aldığını, teslim tarihi olarak kararlaştırılan 30.09.2006 tarihinden önce daire bedellerini ödeyerek edimini yerine getirdiğini, dairelerin teslim edildiğini, ancak bugüne kadar dairelerin tapuda ferağının verilmediğini ileri sürerek, …-… paselde kayıtlı B… Evleri … blok … ve … blok … nolu dairelerin davalı adına da kaydının iptali ile müvekkili adına adına tesciline, olmadığı takdirde ödenen bedelin ödeme tarihlerinden itibaren en yüksek kredi faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı AŞ. davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 337.113,40 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Tapulu taşınmazların mülkiyetini nakledici nitelikteki sözleşmeleri resmi biçimde yapılması gerekir (MK. 634, BK 213 Tapu Kanunu 26 md.).
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacının davaya dayanak yaptığı satım akdi resmi biçimde yapılmadığı için geçersizdir. O nedenle de geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda, davacı ancak haksız iktisap kuralları uyarınca davalıya verdiği bedelin geri verilmesini isteyebilir.
Geçerli bir sebebe dayanılmaksızın bilirkişinin mal varlığından diğerine kayan değerlerin iadesi de “denkleştirici adalet” düşüncesine dayanır. Geçerli bir sebep olmaksızın bir başkasının malvarlığından yararlanarak kendi mal varlığını arttıran kimse elde ettiği kazanımı geri vermek zorundadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından yararlanarak kendi malvarlığını arttıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. (Yargıtay 13.HD. 15.04.1997 gün, 1997/3132 E. -3529 K.).
Ödenen satış bedelinin iadesine karar verilirken satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır.
Mahkemece de bilirkişiden rapor alınarak hüküm verilmiş ise de, bilirkişi raporu az yukarıda açıklanan ilke ve esaslara uygun değildir.
Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunda satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması için yaptığı hesaplamada sadece altın, üfe ve döviz kurlarını esas almıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre davacının ödediği satış bedelinin dava tarihinde ulaştığı alım gücü, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, tüketici fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artış, maaş artışları vs.) gibi ortalamaları alınarak, açıklamalı, gerekçeli, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak belirlenmeli, davacının bu değerin saptanması için satış bedelini ödeme tarihinden itibaren en yüksek kredi faiziyle birlikte ödetilmesi esasından hareketle istemde bulunduğu da gözetilerek ve istemle bağlı kalınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Öte yandan, satış tarihi itibariyle tapulu olan taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. Bu durumda, taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre karşılıklı olarak verdiklerini iade ile yükümlüdür. Davacı satın aldığı taşınmazı iade etmeden ödediği için satış bedeli için faiz de talep edemez. Mahkemece, hükmedilen alacağa taşınmazların davalıya iadesi tarihinden itibaren faiz yürütülmesine (3. HD. 2014/13685 E. – 2015/6827 K.) karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş olması da kabul şekli bakımından usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.