Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2015/10100 E. 2015/14303 K. 16.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10100
KARAR NO : 2015/14303
KARAR TARİHİ : 16.09.2015

MAHKEMESİ : BESNİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/03/2014
NUMARASI : 2013/134-2014/104

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, dava dilekçesinde; davalı kurum tarafından, sulama tesisi abonesi davacıya, 3.662,21 TL elektrik faturası düzenlendiğini; fatura incelendiğinde k/k bedeli, perakende satış bedeli, satış hizmetleri bedeli, sayaç okuma bedeli ve iletim bedeli adı altında bir çok kalemin düzenlendiğini; belirtilen kalemler için elektrik tüketim bedeline hükmedilmesinin mümkün olmadığını, kaçak tüketim bedelinden doğan zararın davacının faturasına eklenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek; faturaların iptaliyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, talep edilen 1.000,00 TL kısım için davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 26/09/2013 havale tarihli ıslah dilekçesi ile; davalı kurum tarafından elektrik tüketim bedeli olarak davacıya 37.445,41 TL fatura gönderildiğini, söz konusu faturaya itiraz ettiklerini; sulama saatinin sökülmesiyle yapılan inceleme neticesinde hata olmadığı anlaşılarak 38.434,05 TL icra takibi başlatıldığını; davalı kurum ile görüşme neticesinde sözlü olarak tüketim bedelinin 10.400,00 TL olarak bildirildiğini; 2008 yılından sonra iki adet sulama tesisinden birinin iptal edildiğini, tüketimin azaldığını, geçmiş tüketim bedellerinin yüksek olduğunu ileri sürerek; fatura borcunun 10.400,00 TL olduğundan geriye kalan 27.045,41 TL bedelden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davanın idari yargıda ve EPDK aleyhine açılması gerektiğini, davacının elektrik borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirdiğini, davacı tarafından ihtirazı kayıt konmadan ödenen bedeller yönünden talep hakkının bulunmayacağı, elektrik şirketlerinin uygulayacağı tarifelerin EPDK tarafından belirlendiğini, dağıtım şirketleri tarafından uygulandığını, davalı şirket tarafından tahsil edilen bedellerin mevzuat kapsamında olduğunu bildirerek; davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davacıya ait tarımsal sulama elektrik aboneliği için tanzim edilen faturaların EPDK’nın düzenlemiş olduğu tarifelere göre tanzim edildiği, bunun dışında herhangi bir bedeli faturaya yansıtılmadığı, EPDK tarafından düzenlenen tarifelerin idari işlem oldukları, idari işlemlerin iptal edilinceye kadar yürürlükte bulunacağı ve tarifelerin iptal edildiğine ilişkin delil sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda; dava dilekçesi ile elektrik faturalarındaki kayıp kaçak bedeli, perakende satış bedeli, satış hizmetleri bedeli, sayaç okuma bedeli ve iletim bedeli sebep gösterilerek borçlu bulunmadığının tespiti istenirken, ıslah dilekçesi ile tüketim bedellerinin yüksek olduğu belirtilerek borçlu bulunmadığının tespiti istenmiş, mahkemece ıslah dilekçesi dikkate alınmayarak hüküm kurulmuştur.
HMK’nun 176. (HUMK’nun 83) maddesine göre; taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini, kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Bu çerçevede davacı dava sebebini (vakıaları) ıslah ile genişletmesi mümkündür. Islah, bir tarafın tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılması mümkün olup, karşı tarafın veya mahkemenin kabulüne bağlı değildir. O halde, mahkemece usulüne uygun olarak yapılmış ve masrafları yatırılmış, ıslah istemine itibar edilerek, istek kalemlerine göre bir inceleme ve değerlendirme yapılarak hüküm tesisi gerekirken, yazılı şekilde sadece dava dilekçesi kapsamında değerlendirme yapılarak davanın reddine ilişkin hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.